İyi okumalarr
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Bir süre ayaklarıma bulaşan kanı izledim. Tüm gece gözüme bir damla bile uyku girmemişti. Pencerenin önünden bir şey görürüm umuduyla orada oturup durmuştum. Kanın kokusu her esen rüzgarda kendini belli etse de sıkıntı yoktu. Bazen kılıcımdan da bu kokuyu alırdım.
İçimden ne çığlık atmak ne de kendimi kaybetmek geliyordu. Bu noktada sakinliğimi korumak bana daha çok yardımcı olurdu. Kendimi yerden yere atıp bağırsam da kimsenin gelip neler olduğuna bakacağını düşünmüyordum. Saatler öncesinden öldürdükleri biri için beni teselli mi edeceklerdi.
Bu gece büyükbabamı görmeyi çok fazla beklemiştim. Gelmemişti. İçimdeki sıkıntı bir türlü gitmiyordu. Lord'un yanına ne zaman giderdim bilmiyorum ama bu sefer her şeyi eksiksiz ve hızlı anlatacaktım. Buradan çıktığımda bir daha karga da görmek istemiyordum.
Güneş bulutların arasından yüzüme doğru bir yol açtığın da gözlerimi kapatarak bir süre bekledim. Sıcaklığı yüzümü rahatlatıyordu. Çok yakından gelen adım sesleri ile kapı aynı anda açıldığın da hâlâ gözlerim kapalıydı. Saniyeler sonunda gözlerimi açarak ayaklandım. Karga doğrudan yüzüme bakıyordu. Gözleri kısa süreliğine gökyüzüne kaymıştı. Yerdeki kurumuş kanı görmezden gelerek bana eliyle dışarıyı göstermişti.
" Lordum bekliyor."
Tam karşısına gelene kadar gözlerimi yüzünden çekmedim.
İkimizde yerdeki kana basarak ayakta dikildiğimiz de yine o ifadesiz surat ifadesini takınmıştı."Cidden de şu kanı görmüyor musun? Kapıma vurarak birini öldürdünüz, nasıl bu kadar rahatsın?"
Kafasını hareket bile ettirmemişti. Cevap beklediğim çok açıktı ama sadece suratıma bakıyordu. Sinirlenerek kolunu tutarak kendime yaklaştırdım. Yüzünü kısa süreliğine buruşturmuştu. Yaralı kolunu tuttuğumu anlayarak geri bıraksam da aramızdaki mesafe azalmıştı.
" Eğer biraz daha susarsan saldırmaya senden başlayacağım. Bu lanet yerde neler oluyor? Neden gecenin bir yarısı adam ölüyor?"
" Bu kaleye girdiğin an sorgulamayı bırakmalıydın komutan. Sen sadece bir misafirsin, haddini bilmesi gereken bir misafir."
Şimdiye kadar duyduğum en uzun konuşmasını yapmıştı. Üstüne bana sorgulamayıp haddimi bilmesi gerektiğini söylemişti. Sanırım her şeye susmamı bekliyordu.
" Merak etme had bilmeyi de bildirmesi de çok iyi biliyorum. Buradan çıktığım da tekrar görüşelim karga."
Biraz da olsa sinirlenmesini istedim. Sanki duygudan yoksundu. Daha sonrasında aramızda herhangi bir konuşma geçmemişti. Ne dün gece olanları ne de bundan sonra olacakları bilmiyor, kestiremiyordum. Sadece içimden bir ses daha fazla temkinli olmamı söylüyordu.
Koridorda yan yana yürüyerek merdivenlere yöneldik. Adımlarımız senkronize olmuş vaziyetteydi. Bu bana bir kere daha askerleri hatırlamama sebep olmuştu. Dün ellerim kollarım bağlı bir şekilde girdiğim odanın önünde ellerimi arkadan birleştirerek bekledim. Bunu komutanın da görmesini çok fazla isterdim. Tabii hâlâ yaşıyorsa.
Karga ilerleyerek kapıyı iki kere tıklatmıştı. İçeriden gelen "gir" komutu ile önden onun girmesini izledim. Açılan kapıyla yine saçlarım iki yana savrulmuştu.
Karganın önümden çekilmesi ile doğrudan Lord'la karşı karşıya gelmiştik. Kafam dik bir pozisyonda ilerledim. Tam olarak önünde durduğumda ise alışkanlık gereği referans yapmıştım. Bu istemsizce olsa da Lord'da bana geri karşılık vermişti. Askeri anlamda birbirimize saygı duyuyorduk.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARA LORD
خيال (فانتازيا)Gözlerim karşımda dizilmiş ve benden komut bekleyen askerlerde gezindi. Her şey hazırdı, Doğu Krallığını korumak için görevlendirilmiştik. Halk ve herkesin dilinde dolaşan şato artık bize emanetti. Tek komutla askerleri yönlendirdiğim de hepsi tek t...