"Viserys daha yavaş ve sessiz olmalısın."
Viserys homurdanarak elindeki oku yere fırlattı."Yapamıyorum Otto." Bunu o kadar masum bir şekilde söylemişti ki Otto bir an için küçük prense üzülmek durumunda kaldı. Viserys'in yanına oturdu.
"Gayet yeteneklisin. Sadece sessiz ilerleyemiyorsun, çabuk heyecanlanıyorsun. Sabırlı olman gerekir."
"Saatlerce sessizce beklemek bana göre değil."
"Avın kuralı bu ama. Sessiz ve sabırlı olmak gerekiyor. Kuralına göre gitmezsek asla başarılı olamayız."
Otto, Viserys'in aksine saatler değil günlerce bekleyebilecek bir sabra sahipti. Eğer av partilerinden Viserys kadar zevk alsaydı bunu kesinlikle yapardı. Viserys beklerken çok çabuk sıkılıyordu hemen başka bir yeniliğe geçmek istiyordu, Otto onun aksine bir şeyleri beklerken sıkılmamayı ve zihnini tamamen yapacağı işe odaklamayı çok iyi biliyordu.
"Prensim dönelim mi?" Kaç saattir orada olduklarını artık tahmin edemeyen muhafızlardan biri çocukları uyarmayı tercih etti. Neredeyse akşam olmak üzereydi ve Otto'nun son derece sinsice tasarladığı tuzaklar da olmasa ellerinde hiç av olmadan geri döneceklerdi.
Viserys hiç istemese de muhafızın teklifini kabul etti. Çadırlara dönüş yolculukları boyunca Viserys'in moral düzeltme ve dikkat dağıtma görevi Otto'ya düşmüştü. Viserys'in yeniden moral kazanması için elinden geleni yaptı. Hatta bir ara kendi kılıç başarısızlığını bile çok detay vermeden Viserys'le paylaştı. Tüm bu çabalar sonuç vermişe benziyordu çünkü Viserys'in yüzü yeniden canlanmıştı. Çadırlara geldiklerinde Viserys, Otto'ya dönüp çok samimi bir şekilde teşekkür etti. Otto geçici çadırlarına dönerken Kralın Şehri'ne geldikleri günden beri gerçekten bir işe yaradığını hissediyordu.
Ailesi ortalıklarda gözükmediği için dışarıda daha fazla oyalanmayıp onlar için ayrılan çadıra girdi. Babası ve abisi muhtemelen kralla birlikte hala beyaz geyik avlamaya çalışıyordu. Otto, çadırın içinde hızlıca Viserys'in kendisine hediye ettiği kitabı aramaya başladı. Sonunda masanın üzerindeki av malzemesi yığınının içinde buldu. Kitabın kapağını çok eski bir dostu özlemişcesine inceledi. Yatağına geçip kitabını okumaya başladı. Kesinlikle en ilgi çekici bölüm Fatih Aegon'un eşlerinden Visenya'nın anlatıldığı bölümdü.
Otto'ya bir kadının eline kılıç alıp doğrudan savaşın içine dahil olması çok tuhaf gelmişti. Annesi her zaman kadınların narin bir yaratılışa sahip olduğunu söylerdi. Visenya da muhtemelen Targaryen hanesinin farklılıklarından biriydi. Otto okuduğu satırlarda kendi hanesi ile benzerlikler ya da farklılıklar arıyordu. Böylece o çadırda kitabın başında saatler geçirdi.
☆☆☆☆
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İKİNCİ OĞUL | HOUSE HİGHTOWER
FanfictionBir ikinci oğul en fazla ne kadar ileriye gidebilirdi? Gururlarıyla Hightower Ailesinin nispeten pek de becerikli olmayan ikinci oğullarının adını kendisinin yüceltmesinin hikayesi.