♟️bölüm 2

992 92 75
                                    

İyi okumalar

Bir yerlerde Porsche'yi yanlış yazdım. Çok şey etmeyin. Hayatımda hiç Porsche'm olmadı. (Görürseniz söyleyin düzeltirim.)

Her nokta ve virgüle yorum yapmayı unutmayın. (Abartıyorum.)

...
Şeftali kompostosu: kapıdayım.

Şeftali kompostosu: acele et.

"Anne, ben dışarı çıkıyorum. Ada ile buluşacağız." Annem salonda bana dönmeden bir şeyler homurdandı. Geç dönmemem gerektiğini bazen söylese de bazen söylemiyordu. Salondan kapıya kadar gayet sakince yürüdüm.

Koca muz aşkına. Tekrar ölmeğe yaklaşmak istemiyordum. Adamdan çok tereddüt etmeye başladım. Acaba gitmesem. Başımı iki yana salladım. Adaya söz vermemiş olsam da eğer gitmezsem dikişlerim alınmaz ve annemlerde bunu hiç umursamazdı. Üstelik yarın babam gelecekti.

Çantamı sırtıma takarken biraz tekledim. Yavaşça ayakkabılarımı giydim. Telefonumu çantama koydum. Adaya mesaj atmadım. Pazar günü gelecekti. Reels atardım.

Merdivenleri kullanmak yerine asansöre tuşladım. Bir kaç saniye sonra kapılar açıldığında aynalı asansöre girdim. Aşağı inerken istemsiz kendime bakma ihtiyacı hissettim. Koyu yeşil bir elbise giymiştim. Üzerine de kalın montlarımdan birini almıştım.

Klasik herkeste olan o mont vardır ya. Ondan. Kendimi iyi hissetmek için makyajda yapmıştım. Pembe renkli rujuma kalem çektiğim dudaklarıma baktım. Parmaklarıma sürdüğüm mavi ojeler ise ayrı bir ironi. Kendime gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım.

İçi Polarlı dışı ise normal bir siyah çorapmış gibi gösteren kilotlu çorabı da giymiştim. Moda ikonu sayılmasam da yapıyordum bir şeyler. Önüme gelen saçlarımı geriye attım. Kapılar açıldığında indim ve apartmanın çıkışına ilerledim. Hepsi dikişler için evet. Daha hızlı iyileşmek için beni vuran adamın yanına gidecektim.

Bahçe kapısını açmadan bile apartmanın önünde duran kırmızı Porsche'yi görmemle bir kal geldi. Camları filmli olduğu için içini göremesem de bahçe kapısını tereddütle kapattım.

Arabasına ilerlerdim. Önünde durduğumda ise içindeki her yere hava saçan o bedeni gördüm. Ruhsuz. Kapıyı açmalıydım. Ama bir saniye durdum. Kapıyı açtığımda ise düşünmeden sert açtığım için karnıma bir sancı girdi. "Siktir."

"Ah bu kadar güzel görünmeni neye borçluyum. Eğer kendimeyse-" sözünü kesti ve benim koltuğa oturmamı bekledi. Kapıyı kapatırken bu sefer yavaşladım. Çantamı kucağıma yerleştirdim.

O pis erkek egosu ile devam etti. "Canım kendim."

"Üzerine alınma. Senden sonra randevum var." Külliyen yalandı. Yine de o orman yeşili gözlerini kısıp bakması için iyi bir seçenek teşkil ediyordu. Kirli elleri olan adamın kirli bakışları.

Arabanın içindeki varlığı bile tehlikeli bir hal almıştı. Gaza yüklenip bana sessiz cevabını verdiğinde sıçtım.

"Allah için biraz yavaş sür." Arabanın hakkını verdiğine eminim.

"Emniyet kemerini tak." 'Ben hızlı sürerim.' Demenin farklı versiyonu. Soğuk ruhsuz ses bedenimden ürpertilerle yayıldı. Alkolik bir deli ile yola devam etmek ne kadar güvenliyse o kadar güvenle ona dik dik baktım.

Takım elbise yerine rahat bir kombin seçmişti. Daha önce farketmediğim dövmesi gözüme çarptı.
Şeftali kompostosu. Gözleri ile aynı renk olan yeşilli bir gömlek giymişti. Dirseğine kadar da kıvırdığı için sağ kolundaki dövmenin bir kısmı görünüyordu. Bende yeşil giymiştim. Sübliminal mesajıma sokayım.

AH BE FİZİK!?+18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin