20. Bölüm| Sezon finali

26 3 21
                                    

"Açelya," dedi Derin.

"Efendim?" dedim bıkkın bir sesle.

"Allah senin belanı versin." Bunu bana otuz dördüncü söyleyişiydi.

"Verdi zaten." Bakışlarım salonda koşturan küçük kuzenlerimi buldu.

İşler beklediğimiz gibi gitmemişti. Eve geldiğimizde teyzemlerin de biz de olduğu görmüştük. Son çare orduevine gidecekken annem bizi durdurmuştu.
"Aylardır teyzenleri görmüyorsun, otur oturduğun yere." demişti.

Derin'in burada olma nedenini hâlâ çözememiştim. Sanırım annem onu da engellemişti.

"Ee," dedi Hatice teyzem. "Nasılsın, Açelya?"

"İyiyim, teyze," dedim yalandan gülümseyerek. "Sen nasılsın?"

"Ben de iyiyim." Sanki çok gizli bir şey söylecekmiş gibi öne doğru eğildi. "Bak helez Mareşal olmuşsun diyorlar, doğru mu?"

Ben Mareşal mi olmuştum? Bundan benim neden haberim yoktu?

"Yok, teyze." dedim hızla. Yanlış bilgiyi çok kısa süre içinde yayma potansiyeli vardı. "Yüzbaşıyım ben."

"Yüzbaşı mı?" dedi küçümseyici bir tavırla. "O pek iyi değil ya."

Uykudan ölmek üzereyken hiç bir şey bilmemesine rağmen söylediklerini, dinlemek zorundaydım.

Ben bu rütbeye erişebilmek için türlü türlü görevlere katılmış, şehit olma raddesine bile gelmiştim. Nasıl küçümserdi?

Tabii tüm tim arkadaşlarını kaybeden, daha biri iyileşmeden başka bir yaraya ev sahipliği yapan, ölümle yaşam arasında duran ve şehit olduğunda unutulup gidecek olan kişi o değildi. Beni anlamasını beklemem saçma olurdu.

"Sen nesin?" dedi Derin'e dönüp. "Açelya'dan biraz daha ürkütücü görünüyorsun, muhtemelen sen daha yüksek bir rütbeye sahipsin."

Tuhaf gelebilir ama bazı insanlar beni ürkütücü bulabiliyorlardı. Nedeni görünüşüm değil, tavırlarımdı.

"Ben de Yüzbaşıyım." dedi Derin sakince. "Aynı timdeyiz."

"Bir timde iki Yüzbaşı mı var?" diye sordu teyzem.

"Üç," dedi Derin. "Üç Yüzbaşı var."

"Ne kadar saçma. Bir Yüzbaşı yeter de artar, diğerlerine ne gerek var?"

Teyzemin konuşma şekli Derin'in sinirine dokunuyordu. "Bizi yöneten Albayımız böyle uygun görmüş." Sakin kalmaya çalıştığını görebiliyordum. "Sorgulamak ne haddimize?"

Teyzem bir cevap veremedi. Konuyu farklı yerlere çekmeye çalıştı.

"Evlilik ne zaman?" diye sordu bana bakıp.

Ne zaman bu eve adım atsam aynı soruyla karşı karşıya kalıyordum. Evlenmemi benden çok istiyorlardı resmen.

Faruk ile daha yeni sevgili olmuştuk, üstelik bu işler çok aceleye gelmişti. Benim tekrar askerliğe dönmemle iyice meşgul olmam da kafamda evliliğe dair hiç bir plan olmamasının nedenlerinden biriydi.

"Şuanlık böyle bir düşüncemiz yok." dedim kibarca.

Aslında her uyandığımda Faruk'un yüzünü görmeyi, her saniyemin onunla geçmesini ve ikimizin bebek sahibi olmasını çok isterdim lakin belirli bir süre daha sadece kariyerime önem göstermeliydim. Bu tür şeylere ayıracak vaktim yoktu.

Ne de olsa uzun bir süre sonra gerii dönmüştüm ve alışmak hiç de kolay değildi.

"Sen de var mı?" deyip Derin'e döndüğünde onun yerine cevap verdim. "Onda da yok."

Bazı Anlar UnutulmazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin