"Ama biraz daha kalamaz mısınız? Yalnızca yeni birisini bulana kadar?"
Geçirdiği ameliyattan dolayı kulakları oldukça az işiten ajumma dediğim şeyi anlamamış olacak ki yüzünü buruşturdu.
"Biraz daha? Kalamaz mısınız?" diye bu sefer bağırarak yineledim.
Başını iki yana salladıktan sonra ekledi "Emekli olmaya karar verdim. Oğlum artık çalışmamı istemiyor."
Daha fazla ısrar etmek istesem de bu çabam boşa gidecekti. Ajumma uzun zamandır ev işlerinde bana yardımcı oluyordu ve çok güvenilir birisiydi. O evimdeyken kendimi rahatsız hissetmezdim. Bence bu oldukça önemliydi. Şimdi birden işi bırakacak olması beni zorlayacaktı. Yeni birisini bulmak belki çok zor değildi fakat o kişiye alışma sürem asıl zor olandı. Hayatınızda görmeye alışkın olduğunuz insanların sizi terk etmesi can sıkıcı bir olaydan başka bir şey değildi.
"Tamam senin dediğin gibi olsun ajumma. O zaman sana son ayın maaşını vereyim." diyerek elimi pantolonumun arka cebine attım. Orada ajumma için ayırmış olduğum bir miktar parayı çıkarıp ona uzattım. Şaşkınca elindeki miktara baktıktan sonra "Ama bu fazla değil mi?" dedi.
"Hayır, kesinlikle değil. Hava kararmadan sizi evinize bırakayım."
Gülümseyerek başını iki yana salladı. "Oğlum beni almaya geleceğini söylemişti."
Oğlu tıp okumuştu ve mezun olup bir hastanenin acilinde çalışmaya başlamıştı. Sırf oğlunun öğrencilik yıllarında sıkıntı çekmemesi için ajumma geçmiş yaşına rağmen çalışmaya devam ediyordu. Bunu öğrendiğimde oğlu için isimsiz bir burs kaynağı bulmuştum. Ailesi için hayatının önemli bir bölümünü feda eden insanlar her zaman benim gözümde birer kahramanlardı.
Ajummayı geçirdikten sonra salondan gelen telefon sesiyle irkildim. Beni arayan kişinin menejer hyung olduğuna emindim ve belki de bu yüzden hiç acele etmeden telefona doğru yürümeye başladım. Hızım oldukça düşük olduğu için telefona yetişememiştim. Fakat çok geçmeden bir mesaj geldi.
"10 dakika içinde hazırlan. Seni kapıdan alacağım."
Evet, yine tatil yapacağımı düşündüğüm bir gün menejer hyung tarafından çağırılıyordum. Buna alışmış olduğum için çokta yadırgamadan üzerimi değiştirdim ve evden çıktım. İki dakika içinde menejer hyung da gelmişti zaten.
"Birden aradığım için üzgünüm Min Seok-ah."
"Önemli değil, hyung."
"Neden suratın asık? Kötü bir şey mi oldu?"
Tatilimin bitmesi dışında mı?
"Evet, evimde çalışan ajummayı biliyorsun hyung. İşi bıraktı ve şimdi yeni birisini bulmam gerekiyor."
"Senin için araştırırım."
"Teşekkürler hyung. Nereye gidiyoruz?"
"Şirkete."
Şirkete gittiğimize göre başkan benimle görüşmek istiyor olmalıydı. Başkan beni görmek istiyorsa da durum ciddiydi. Ya başım dertteydi ya da olacaktı. Telefondan internete girip en çok arananlara baktım. Kendimle ilgili bir skandal falan bulurum sanıyordum. Tabi kendimin bile bilmedi bir skandal nasıl olacaksa artık... Ama bulamadım. En çok aranan haberler geri dönüş yapan sunbae gruplarından birine aitti.
Haber aramayı bırakıp telefonumu kapattığımda şirket binasının önüne geldiğimizi fark ettim. Giriş kapısının az ilerisinde her zamanki gibi kamp kuran hayranlar duruyordu. Her gün şirkete geleceğimiz belli bile değilken nasıl hiç vazgeçmeden bizi beklemeye devam ediyorlardı? Yaptıklarını kesinlikle mantıklı bulmuyordum ama böylesine dayanaklı olmalarına saygı duyuyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Star*Dust
Teen FictionAnlatacaklarım fırtınanın dışarıda hüküm sürdüğü bir gecede, yağmur taneleri pencereleri dövüyorken, başımı sokmuş olduğum büyük beladan beni kurtaran kız hakkında olacak. O çocuk ruhlu biriydi. Cinayetlerin, pisliklerin, kıskançlıkların ve kazanma...