Minho'dan
Jisung ile yoldayken Charlie'yi nerden tanıdığımı ve yolda karşılaşmamızı anlatmıştım. Şimdi ise evin kapısının önünde Jisung'u gitmemesi için ikna etmeye çalışıyodum.
"Jisung gidersen ne olacak hiç düşündün mü? Neler yapar sana. Lütfen benimle kal."
"Minho bu seni ilgilendirmez. Ben sadece Linomun sözünü dinlerim. Görünüşe göre Linom bu gün ben gidince sonsuza kadar kaybolucak."
Gözünden bi yaş akmasıyla elimi yanağına götürdüm. Tam dokunucakken geri çekildi. O an gözlerimin dolduğunu hissettim.
"Minho... Linoma ona ne kadar aşık olduğumu söyler misin?"
Aşık mı?
"Aşık mı? Anlat lütfen hatırlamak istiyorum."
"Hatırlamana gerek yok. Nede olsa hiç bi işine yaramicak."
Onu salona doğru çekiştirdim ve koltuğa oturttum.
"Her şeyi anlatır mısın lütfen?"
"Benim kazancım ne?"
Eskiden çocuk gibi konuşan Jisung şu an tam bi yetişkin gibi davranıyordu. Benden bile daha olgun duruyordu.
"Lino ile görüşme şansın olabilir. Belki hatırlarsam hala Lino olduğumu anlarım."
Bi süre düşündükten sonra arkasına yaslandı ve derin bi nefes aldı.
"Bi gün benim için karşı komşunun evinden çilek çalmıştın. O gün yakalansanda bi şekilde o çilekleri bana getirmeyi başarmıştın. O zamanlar 14 yaşındaydım. Yüzüne çamur bulaşmasına rağmen bana gülümseyip çilekleri uzatıyodun. O an senden hoşlanmaya başladım."
Anılar aklıma dolarken gülümsedim. Kaçarken çilekleri salak gibi adama fırlatıyodum.
"Üzerinden bi kaç ay geçti. Bi gün o adamlardan kaçmaya çalışırken senin evini gördüm. Kapıyı çaldığımda beni direkt içeri aldın. O gün orda kalmak istedim ama sen bütün hafta beni bırakmadın. O haftanın sonu oraya dönmessem çok kötü şeyler olucağını biliyodum. O yüzden bi şekilde seni ikna edebildim. Gittiğim zaman büyük bi ceza alıcağımı ve bi süre seni göremicağimi biliyodum. Bunu sende biliyodun. O sabah ben giderken gözlerin dolmuştu. Ağladığını görünce sana sarıldım. Çok mutlu olsamda bi okar üzgündüm. Bi anda beklemediğim bi şekilde boynuma bi öpücük kondurdun."
Kıkırdayıp yüzüme baktı.
"Sonrasında benden ayrıldın ve bana açıldın. Her bir kelimeni hatırlıyorum. Bana 'portakal çiçeğim beni kendine çok aşık ettin. Şimdide kollarımın arasından uçup gidiyorsun.' dedin..."
O anlattıkça hatırlıyordum. Kazadan sonraki bir kaç hafta hep portakal çiçeği koklamak istemiştim ama hiçbirinin kokusu istediğim koku değildi. Demekki Jisung'dan bahsediyodum.
"O gün dudaklarına bi öpücük kondurup seni seviyorum dedim. Hayatımın en güzel anıydı. Sonrasında çıkıp gittim. O ay full cezalıydım. Çıktığım gün doğum günümdü. Sen evinin önünde bi ayıcıkla oturup bekliyodun. Sana seslendiğimde yolun karşısına doğru koşmaya başladın. O anda bi araba..."
Sustuğunda ağladığını fark ettim. Onu kendime çekip sarıldım ve aklımdaki ilk defa hatırladığım anıları düşündüm.
"Hadi gel Jisung. Biraz uyuyalım."
Jisung'u kucağıma alıp odama gittim. Ağladığı için gözleri şişmişti.
"Ben gitmek istiyorum! İstemiyorum seni!"
Omzuma vurup hıçkırarak ağlıyodu.
"İstemiyorum..."
En sonunda kafasını boynuma gömdüğümde saçlarını okşadım. Yatağa uzanıp Jisung'a sarıldım.
"Senden nefret ediyorum Minho. Linomu bana vermediğin için senden nefret ediyorum."
Hiç bi şey demeden kokusunu içime çektim. Portakal çiçeği gibi kokuyordu.
"Portakal çiçeği gibi kokmanı çok seviyorum."
Burnumu boynuna sürtüp derin bir nefes aldım. Eskiden ona aşık olmama şaşmamalı. Sanırım onunla olan çoğu anımı hatırlamasamda hislerim hala aynı...
Yeni bölüm vatana millete hayırlı olsun.
Yaxım hatalarını görmeyin.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Холодный °MİNSUNG°
FanficLisede bir kaza sonucu hafızasını kaybeden Lee Minho üniversiteyi bitirir bitirmez Rusya'ya taşınmış ve kendine Rusya'da yeni bir düzen kurmuştu. Üç kedisiyle sade bir hayat yaşıyordu. Soğuk bir kış günü evine yakın bir parkta oturup bir dal sigar...