my sweet omega

1

Aaron için sıradışı bir gündü. Evet, Serein hanedanından bir omega ile nişanlandığını o da biliyordu ancak nişanın bu kadar çabuk yapılacağını tahmin etmemişti. Çapkınlık yapmak için daha fazla zamanı olur sanıyordu. Gerçi, kral babasına göre kraliyet ailesinin erkekleri için eşleri bir engel değildi. Her ne kadar amcası, evlendiği omegayı mühürleyerek ailenin erkeklerinin bu tutumuna ters davranmış olsa da genel olarak durum karışıktı.

Kraliçe annesi ve kral babası mühürlenmemişlerdi. Bu da Aaron'un çarşıda yürürken bile babasının piçlerine rastlamasının bir sebebiydi. Eğer krallık piç çocuklara haklar verse, Aaron'un hepsinden kurtulması gerekirdi. Neyse ki annesinin ilk alfa oğlu olarak doğmuştu. Diğer iki kardeşinden biri alfa bir kız, diğeri ise omega bir oğlan çocuğuydu. Henüz 7 yaşındaydı. Alfa kardeşi ise 14'üne yeni girmişti.

Aaron evleneceği omegayı merak ediyordu. Ona dair bildiği şeyler ismi, hanedanı ve erkek bir omega olmasından ibaretti. Babası ne kadar çapkınsa, o babası gibi olmamayı kafaya koymuştu. Çünkü babası bir daha görmeyeceği fahişelere tohumunu bırakırken arkada bıraktığı annesini ve annesinin göz yaşlarını hiç görmüyordu. Böyle bir aileden amcası gibi biri nasıl çıkmış hiç anlayamıyordu. Çünkü diğer amcası ve hatta halası babası gibi düşünen insanlardı.

Sabahın erken saatlerinde hizmetçiler odasına girmiş, babasının emriyle onu hazırlamaya başlamışlardı. En güzel tören kıyafetini giydirmiş, yakışıklı prens görünümüne kavuşturmuşlardı onu. Beyaz bir takımdı ancak omuzlarındaki mücevherler ve rütbesini belli eden toka sayesinde daha çok parlıyordu. Bir de omuzlarından sarkan lacivert bir pelerin takılmıştı. Aaron, işleri tamamen bittiğinde prensliğinin simgesi olan tacını taktı. Kraliyet ailesinin yüzyıllardır ellerinde olan keskin bir çelikten yapılma kılıcını aldı ve kılıç kılıfına geçirdi. Her zaman yanına taşıdığı hançerlerini de almayı unutmadı. Nişan günü de olsa, düşmanlara karşı her zaman tetikte olmakta fayda vardı.

Odasından çıktı ve yavaş adımlarla kalenin dışına ilerledi. Eşiyle tanışmasına sadece dakikalar kalmıştı. Hizmetçilerin özenle yaptığı koyu saçlarını karıştırdı. Sonunda dışarıdaydı. Annesine gülümsedi ve babasıyla alfa kardeşinin arasına girdi. Bir kralın, lordu ve ailesini bu şekilde karşıladığı görülmüş şey değildi ancak Lord Serein ve babası çok yakın arkadaştı. Sık görüşmeyen arkadaşlar. Aaron omega çocuğu hayal meyal hatırlıyordu mesela. Kumral saçları, kahverengi gözleri vardı. 4 yaşında olmasına rağmen nazikti. Bir de oldukça korkaktı.

At arabası sarayın bahçesine girdi. Onun arkasından da diğer
atlılar. Lord Serein, atını at arabasının önüne sürmüş sonra da durmuştu. Babasının güldüğünü duyuyordu ancak gözleri atlılara bakmakla meşguldü. Bakması anlamsızdı ama bir umut dolmuştu içine. Omegaların at binmesi hoş karşılanmıyordu. Atlıların sürücüleri de hep yaşlı adamlar ve bir kız çocuğu olduğuna göre müstakbel eşi at arabasında olmalıydı.

Lord Serein atından indi ve at arabasının önüne geldi. Kapıyı açıp önce eşi Leydi Serein'i indirdi. Bu sırada Aaron büyük bir heyecanla sadece at arabasına bakıyordu. Leydi indikten sonra Lord elini içeride oturan oğluna uzattı. Aaron önce, omeganın beyaz ve ince parmaklı elini gördü. Babasının ona uzattığı eli tutmuştu. Ardından kendisi göründü. Güneş ışığıyla kahverengi gözlerini hafifçe kısmıştı. Uzun yoldan gelmesine rağmen saçlarının dalgası hiç bozulmamıştı. Saçları bir omegaya göre kısaydı ancak yine de kulağının biraz daha altına gelecek hizadaydı. Üstündeki açık mavi elbiseyle göz kamaştırıyordu. Öyle ki, boynundaki mavi mücevherin parıltısı bile sönük kalmıştı yanında.

Arabadan indiğinde atından inen küçük kız da yanlarına gelmişti. Serein hanedanı bu kadar değildi, beşikte ikiz alfa erkekler vardı ancak yol yüzünden onlar gelmemişti. Kral ve kraliçe, Lord ve Leydi Serein'le sarıldılar. Lord Serein, oğlunun elinden tutarak Prens Aaron'un önüne getirdi ve oğlunu takdim etti. "Prens Aaron, size oğlum Seth'i takdim etmekten onur duyarım."