Şirketten çıkıp eve gidene dek kafamdaki tek şey ruh eşim ve Alp'ti.
Omegam pembe hayalleri içinde alfasıyla oynaşırken ben tamamen endişe içindeydim. Alp ile olan mevzumuz aklımdan silinmişken şimdi tüm detaylarıyla oradaydı.
Beni köşeye sıkıştırdığında yaptığım panik beni tekrar ele geçiriyor gibiydi. Oradan kaçmayı başarmam hemen sonra ruh eşimi kurtarmam ve şimdi ikisiyle de aynı yerde çalışmak durumunda kalmam kaderin cilvesi miydi lanet miydi? Cevabım net olmaktan epey uzaktı.
Alp'ten nefret ediyordum. Tüm hayatım boyunca onun gibi sapık alfalara maruz kalmıştım ve onunla baş ettiğim için kendimi daha iyi hissediyordum. Eğer omega olduğumu kabullenip kendimi geliştirmeseydim belki de orada çoktan ona teslim olacaktım. Belki de tanımadığım bir alfa tarafından işaretlenip hayatımın sonuna kadar onun tacizlerine boyun eğecektim.
İşte bu yüzden omegamla aram pek iyi değildi. Çok kolay teslim oluyordu; herkese ve her şeye. Benim inatçı kişiliğimin onu kabullenmesi çok zordu. Yine de bazen orta yolu bulmaya çalışıyordum çünkü cinsiyetsiz olmak istemiyordum.
Ve şimdi tüm hayatım boyunca kaçtığım şey başıma gelmiş bir ruh eşi bulmuştum. Şimdilik daha önce tanıdığım alfalar gibi davranmıyordu. İnatçılık ediyorsa da bana alan tanıyordu. En azından bugün çalıştığım sekiz saatte onunla iki kere göz göze gelmiştik. Beni bakışlarıyla rahatsız etmiyor ve işiyle ilgileniyordu.
Bu iyiydi ve beni rahatlatmıştı.
Ancak huzursuzluğum evime girerken bile içimde var olmaya devam ediyordu.
Çünkü bugün iki alfanın da bakışlarını görmüştüm.
Ali Asaf bana tanımak ister gibi, samimiyet ve alfalara özgü dominantlıkla bakarken kurdunun mutluluğu kafamda çok net yankılanıyordu. Sanki milyonlar verip iş yerimi satın almaya değermişim gibi sanki yaptığı şeyi her koşulda yaparmış gibiydi. Başıma kakmıyordu, beni zorlamıyordu ve o da bu durumun içine ayak uydurmaya çalışıyordu. Yine de ruh eşi olduğumuz gerçeği onun zihninde çoktan oturmuştu. Benim gibi kaçmıyordu, hayatı mahvolmuş gibi davranmıyor ya da onu olabilecek aşk evliliğinden alıkoyduğum için kin gütmüyordu.
Bakışları sıcaktı. Hala ona karşı temkinliydim ancak en azından dürüstlüğünden şimdilik emindim. Ve bakışları rahatsız etmiyordu.
Ancak Alp için aynı şeyi asla söyleyemezdim. Sevgilisi Yaren geldiği için eskisi gibi beni rahatsız edemiyordu ancak bugün gözleri uğursuz bir odaklanmayla üzerime adeta yapışmıştı.
İşin korkutucu tarafıysa bunu Ali Asaf'ta fark etmişti.
Kafamdaki el havlusuyla saçımı kuruturken mutfağa ilerledim. Açlıktan ve düşünmekten yorgun düşmüştüm. Şimdilik bir şeyler yemek ve problemi sonra düşünmek en doğru karar olacaktı.
Artık yalnız değiliz.
Omegamın hayallerle dolu saf sesine istemsizce güldüm.
"Belki de haklısındır." Hayatımın sonuna kadar mühürsüz bağlandığım bir ruh eşim varken istesem de artık yalnız olamazdım.
Gözlerim istemsizce havaya kalkan elime kaydı. Parmak uçlarımdaki ruh eşi işaretini inceledim. Bir çeşit leke gibiydi ama yakından bakınca binlerce küçük semboller olduğu belliydi. Siyahtı ve beyaz, uzun parmaklarımda bir dövme gibi duruyordu.
Büyülenmiş bir şekilde baktığım elimi ani farkındalıkla indirip yüzümü iki yana salladım.
Omegamın hayalleri artık zihnime sızmaya başlamıştı anlaşılan.
"Açlıktan hep." Buzdolabına ilerleyip ardına kadar açtığımda gözlerim içinde gezindi.
Dünden kalan köfteli makarnayı görünce gülümsedim. İyi ki iki günlük yapmıştım dün. Şimdi mikrodalgada biraz ısıtınca yemeğim hazır olacaktı.
Mikrodalgaya yemeği koyarken aklıma gelen şeyle duraksadım.
Bana her gün yemek yapmanı istiyorum. Aslında öğle yemeğinde yemem için olacağı düşünülürse atıştırmalık demek daha doğru olur.
Gözlerimi sıkıca yumdum. Bir bu eksikti!
Ne yazık ki kabul etmek zorunda kalmıştım.
Aklıma gelen fikirle gözlerimi keyifle açtım. Yemek yapmamı istemişti benden değil mi? Bu ona 'güzel' bir yemek yapmak zorunda olmadığım anlamına geliyordu.
Keyifle dudaklarımı ısırdım, "Bakalım sabrının sınırı nereye kadar, alfa."
×
Akşamki planı yerine getirmek için ertesi günü beklemek zordu ancak keyfim bu denli yerine gelecekse normal saatimden bir saat erken kalkmayı problem etmeyecektim.
"Mükemmel bir öğle sandviçi için ne gerekir?" Keyifle mırıldanırken kolları sıvadım.
"Üç günlük bayat tost ekmekler ilk adım." Poşetten çıkardığım iki ekmeği ekmek kızartma makinasına koyduğumda gözlerim dolabıma döndü.
"İkinci adım acıdan insanı mahveden sos." Isınmış hatta yarı yanmış ekmekleri alıp aralarına acı sostan sürdüm.
"Ama şimdi alfam bu azıcık acı ne demez mi? Resmen hakaret olur." Kendi kendime eğlenerek ekmeği resmen sosa buladım.
"Üçüncü adım elbette yemyeşil marullar, domates ve füme." Aradaki sosu ve ekmeği görmezden gelirsek kesinlikle güzel görünüyordu.
"Ve sihirli madde; bir tutamcık tuz."
Neredeyse bir tatlı kaşığı tuzu ekmeğin ortasına öylece bıraktım.
"Umarım beğenirsin alfacık." Strece sardığım sandviçi alüminyum folyoya da sarıp güzelce poşetledim.
Keyifli ıslıklar eşliğinde hazırlanmaya giderken omegamın içimde kan ağladığını duysam da umursamadım.
Midesine şimdiden geçmiş olsundu.
Siz benim Eymen'imi kolay lokmamı sandınız he?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kanıt| gay
FantasíaEymen hayatının en berbat gecesini yaşadığı günün sonunda kurtardığı adamın alfası olacağını düşünmemişti.