Her şeyin bir kabus olması için dua etmiştim. Gözümü hiç kırpmadan boş boş karşıdaki duvara bakıyordum. Telefonun sesini duyunca hemen yataktan çıktım ve salona koştum. Yine aynı numaranın aradığını görünce telefonu açtım. "Rojin hanım dün bir yanlışlık olmuş, ölen başka birisiymiş." diyen kadının sesiyle içime bir umut doğmuştu. "Nasıl yani anlamadım?" diye sordum. "Kazaya karışan başka bir arabadaki adam ölmüş. Eşiniz şuan yoğun bakımda ve sizi görmek istiyor." dediği zaman "Ben hemen oraya geliyorum." dedim ve telefonu kapattım.
Boran ölmemişti ve beni bekliyordu. "Zilan ben çıkıyorum. Can'a göz kulak olur musun?" dedim. "Tabi Rojin hanım." demişti. Koşar adımlarla kapıdan çıktım ve merdivenlerden inmeye başladım. Dış kapı da Harun'la karşılaşmıştık. "Yenge nereye gidiyorsun?" diye sorunca "Boran yaşıyormuş, beni hastaneden aradılar." dediğim zaman "Ciddi misin?" diye sormuştu. "Evet hadi gidelim." dedim. Beraber arabasına binmiş ve yola çıkmıştık.
Araba hastane bahçesine park edince arabadan indim ve yine koşar adımlarla hastaneye girdim. Harun da arkamdan geliyordu. Yoğun bakım ünitesinin önüne gelince orada bulunan hemşireye doğru ilerledim. "Eşim beni görmek istiyormuş." dedim. "Beni takip edin." demiş ve yürümeye başlamıştı. Kalbim küt küt atıyordu. Hemşire'nin arkasından odaya girmiş ve elime verdiği önlüğü giymiştim. Yüzümde mutluluğun verdiği bir gülümseme vardı. Yoğun bakım ünitesinin önüne gelince nefesimi verdim ve kapıyı açtım.
Beni gören Boran'ın yüzünde bir gülümseme belirmişti. "Gülüm hoş geldin." demişti. Gözlerimdeki mutluluk göz yaşlarıyla yatağının yanına gittim. "Boran yaşıyorsun." dedim ve ona sarıldım. Göz yaşlarım hiç durmadan akıyordu. "Evet gülüm yaşıyorum." demişti. Elleri beni sarıp sarmalarken yatağının üstüne oturmuştum. "Senin öldüğünü söylediler. O an dünyalar başıma yıkıldı." dedim ve gözlerinin içine baktım. "Kazaya karışan diğer adam öldü. Onlar da benim öldüğümü sanmışlar." demişti. Elleri ellerimi tutmuş, parmakları ellerimin üstünü okşuyordu.
"Sen iyisin ama değil mi? Ben şuan rüya falan görmüyorum." dedim. "İyiyim rüya falan görmüyorsun." demişti. Yüzünden biraz acı çektiği anlaşılıyordu. Başında bandaj, sol kolunda ve karnında sargı bezi vardı. "Bir kaç zedelenme ve incinme dışında iyiyim." dedi ve gülümsedi. Kapı açılınca başımızı kapıya çevirmiştik. Harun üzerindeki hastane önlüğüyle içeri girmişti. "Abi geçmiş olsun." demişti.
Harun'un da gözleri şuan dolu doluydu. "Sağol kardeşim." demişti. "Yenge müsade eder misin bende abime sarılayım." diyen Harun'a başımı salladım ve ayağa kalktım. Harun abisine sarılmış ve o an ağlamaya başlamıştı. "Sana bir şey oldu sandık ve çok korktuk." demişti. "Sizi bırakıp hiç bir yere gitmem." diyen Boran gülümsüyordu.
Boran'ı yoğun bakım odasında bırakmış ve dışarı çıkmıştık. "Abim iyi ya artık ölsem de gam yemem." diyen Harun'a bakmıştım. "Evet şuan dünyalar benim oldu." dedim. Bize doğru gelen ve üzerinde mavi bir forma olan bir kadın "Çok özür dilerim. Böyle bir hata yaptığım için beni affedin." demişti. Bu sesi hatırlamıştım.
Beni arayıp Boran'ın öldüğünü söyleyen daha sonra yine arayıp onun ölmediğini söyleyen kadındı. "Senin yüzünden az daha düşük yapıyordum." dedim. Gerçekten dün gece az daha bebeğimi kaybediyordum. "Çok ama çok özür dilerim." demişti. "Ya bebeğim ölseydi o zaman ne olacaktı?" dedim ve nefesimi verdim. "Bende böyle bir şey olmasını istemezdim. Ne olur beni affedin." demişti. "Allah'tan bebeğim iyi, sende artık üzülme seni affettim." dediğimde bana sarılmıştı.
Harun'un arabasında eve doğru yola çıkmıştık. İkimizinde yüzü gülüyordu. "Nasıl böyle bir hata yapabilirler aklım almıyor." dedim. "Olur öyle şuan abim iyi ya gerisi önemli değil." demişti. "Ya bana ya da bebeğime bir şey olsaydı." dedim. "Sende haklısın ne desem bilmiyorum." demişti. "Boran'ı ne zaman taburcu ederler?" diye sordum. "Durumu iyiyse bir kaç güne çıkar." demişti. Şuan içimde kelebekler kıpır kıpır ediyor, içim içime sığmıyordu. "Keşke orada kalsaydık." dedim. "Ben seni eve bırakınca abimin yanına gideceğim. Sen hem hamilesin hemde Can var onun yanında olman lazım." demişti. "Tamam bir kaç temiz kıyafet ayarlarım onları da götürürsün." dedim. Başını olumlu anlamda sallamıştı.
Hazırladığım küçük valizi Harun'a uzatmıştım. "Ona iyi bak." dediğimde "Merak etme." demiş ve elimdeki valizi almıştı. Harun gidince kapıyı kapatmış, salona geri dönmüştüm. Ruken ve çocukları salonda oturuyordu. Gözlerim Can'a kaymıştı. Kendi kendine hiç bir şeyden habersiz, babasının ona aldığı oyuncakla oynuyordu. Dün akşam ona resmen düşman olmuştum. Neredeyse bütün suçu ona atacaktım. Onun yanına gittim ve onu kucağıma alıp yanaklarına öpücükler kondurmaya başladım. "Annee bıyak beni ben oyun oynuyom." demişti. "Küstüm sana." dediğimde "Damam damam öp." demiş ve yanağını bana doğru uzatmıştı. Ellerimle yüzünü tutmuş, yanağına öpücük kondurmuştum.
"Boran abim iyi mi?" diye soran Ruken'e bakmıştım. "İyi sadece bir kaç yerinde zedelenme olmuş, onun dışında gayet iyi." dedim. "Çok şükür." demiş ve elindeki çayı içmişti. Asel ve Asaf'ta sehpanın üstüne koydukları boyama kitaplarını boyuyordu. "Senin çocuklar maşallah çok akıllı ve uslu." dedim. Yüzündeki gülümsemeyle bana bakmış "Onların mutluluğu için elimizden gelen her şeyi yapıyoruz." demişti. "Anaokuluna ne zaman başlayacaklar?" diye sordum. "Önümüzdeki ay başlayacaklar inşallah." demiş ve elindeki keki ağzına atmıştı. "Allah zihin açıklığı versin şimdiden." dedim. "Amin." demiş ve gülümsemişti.
"Bende otula ditcem." diyen Can'a bakmıştım. "Senin okul yaşın daha gelmedi." dediğimde "Bayane bende ditcem." demişti. "Can her şeye böyle ısrar etme. Oyuncak için ısrar ettin babanın başına ne geldi. Yeter artık." dedim. Can ağlamaya başlamış ve elindeki oyuncağı fırlatıp atmıştı. "Sen nasıl bir çocuk oldun böyle ya!" diye sitem ettim. "Rojin o daha çocuk." diyen Ruken'e başımı çevirdim. "Ama o da çok şımardı. Onun yüzünden az daha Boran ölüyordu." dedim ve gözlerimde ki yaşları sildim. "Çocuğa böyle yüklenme onun bir suçu yok." demişti. İçim nedense öfke kaynıyordu. "O da her şeye ısrar etmesin." dedim. Can ağlamaya devam edince Zilan onu kucağına almış ve susturmaya çalışıyordu.
"Zilan onu odasına götür." dedim ve Zilan'a baktım. Zilan başını sallamış ve Can'ı odasına götürmüştü. "Boran'ın başına gelenler için Can'ı suçluyorsun biliyorum ama onun hiç bir suçu yok." demişti. "Her istediğini elde edemeyeceğini anlaması lazım." dedim. "Tamam ama şimdi ne desen anlamaz ki çünkü o daha çok küçük." demişti. İçimdeki öfke buhar olmuş ve uçup gitmişti. Bir yanım Can'ı severken bir yanım Boran'ın başına gelenlerin onun suçu olduğunu bana haykırıyordu. "Can günah keçisi değil, ona fazla yükleniyorsun." dediği zaman "Bazen sinirlerimi çok bozuyor." dedim. "Anlıyorum seni ama lütfen ona fazla yüklenme." demişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BERDEL
Beletrie{Önemli bir duyuru paylaşmak istiyorum. Kitabım yetişkinler içindir. 18 yaşın altındakilere önermiyoruz..} Sevgili dostlar.. BERDEL Hikayesi herkesin yazdığı gibi bir hikaye değil. Yarısı gerçek hayattan uyarlandı. Mutluluk aslında yanı başımızdad...