"İlkin, geliyor musun akşam yemeğine?"
"Evet, geliyorum, Saliş..."
"İyi misin peki?"
"İyiyim, Salişim, bir daha açmayalım olur mu... Elif nasıl?"
"Tamam canım, sen nasıl istersen... Elif iyi, biraz senin hakkında endişelendi ama ben onu geçiştirdim." "Tamam, ben onun gönlünü alırım zaten," buruk bir şekilde gülümsedi.
Saliha, telefonu kapattıktan sonra koltukta oturan iki sevdiği kadının birbirleriyle şakalaşmalarını izleyip gülümsedi. Hande, yıllardır hayatımızdaymış gibiydi. Handeyle bu kadar kolay anlaşması hem tuhaftı hem de çok hoşuna gidiyordu. Hande, üzerindeki gözleri fark edince Saliha'ya döndü. Göz göze geldiler. Saliha gülümsedi, Hande de ona çekik gözleriyle aynı şekilde karşılık verdi.
Ardından yanlarına geçerek Elif'i biraz ittirdi ve ortalarına girdi. Hande'nin kolunun altına kendini yerleştirdi.
"Ay, yemedik Hande'yi!"
"Elif..."
"Tamam tamam. İlkin ne diyor, geliyor muymuş paşam?"
"Geliyor, geliyor. Halletmiş işini."
"Saliha..."
"Efendim aşkım?"
"Hep burada kalsana, hiç İzmir'e dönmesene." Hande'nin bu ani sözleriyle kolunun altından çıkıp göz göze geldiler.
Saliha, Hande'nin sözlerinden sonra hafif bir gülümseme ile başını eğdi. İstanbul'da kalmayı, Hande'nin yanında olmayı ne kadar istese de, bu isteğin gerçekliğini sorguluyordu. Annesi, İzmir'de onu bekleyen işsizliği ve bilinmez bir geleceğin ağırlığı, onu buraya kök salmaktan alıkoyuyordu. Ama Hande'nin kararlılığı gözlerinden okunuyordu. Hande, Saliha'nın tereddüdünü hissedip hemen devreye girdi.
"Bak Saliha," dedi, daha da yakınlaşarak, "Her şeyi birlikte halledebiliriz."
Elif, ablasının yüzündeki tereddüdü fark etti ve hemen araya girdi. "Abla, ben de Ankara'dan İstanbul'a bir kulübe transfer olurum. Zaten düşünüyorum uzun zamandır. Hem hep beraber yaşarız burada. Nasıl fikir ama?" diyerek heyecanla gözlerini ablasına dikti.
Saliha, Elif'in çocukça hevesiyle ve Hande'nin ciddi bakışlarıyla arasında kalmıştı. İçten içe bu fikri ne kadar istediğini biliyordu ama annesi... Annesi hep İzmir'deydi, yalnızdı ve Saliha onun yanındayken bile endişeleri eksik olmuyordu. Bir de İstanbul'a taşınması, onu tamamen yalnız bırakması nasıl olacaktı?
"Annem..." diye başladı Saliha yavaşça, sesi tereddütlü, ama kararlı.
"Onu orada bırakamam. Biliyorsunuz, onun durumu..." diye devam etti, gözleriyle Hande'ye ve Elif'e baktı.
Hande hemen cevap verdi, "Anneni de düşünürüz, Saliha. O da isterse buraya gelir. İstemezse de biz sık sık İzmir'e gideriz. Hatta belki sen de birkaç ayda bir İzmir'de kalır, annene destek olursun. Ama biz burada, seninle, bir aile olabiliriz." dedi, sesindeki ısrar ve umut iç içe geçmişti.
Elif de ablasına daha da yaklaşıp omzuna yaslandı. "Abla, annemi de alırız yanımıza. Hem o da değişiklik yapmış olur, belki daha iyi hisseder burada ona da yarar belki İstanbul "
Saliha, onların bu heyecanına ve kararlılığına bakarken, içindeki o tuhaf umut kıpırtısını fark etti. İstanbul'da kalmak... Elif, Hande ve belki de annesiyle... Ama ya İzmir'deki hayat? İşsizliği, geleceği? Düşünceleri zihninde birer birer belirmeye başladı.