🕸🕸🕸
cijim
tete
jungkooklasın biliyorum ama
ben yoongiye ulaşamıyorum
sizin haberiniz var mitete
ya işi vardır
döner birazdan
biz de görmedik hic bu aksam
en son seni eve bırakmıştıcijim
offf evet iste
ben ondan sonra yazdım ona
dönmedi hala:(
onu cok mu sıkıyorum acaba o yuzden mi dönmüyor banatete
aynen jim
tövbe tövbe
çalışmaktan anasi ağlamış yoongi hyungun uyandıktan sonra okuyacağı mesajlara bakcijim
aman be
sen git jungkook ayısıyla takıl
ben de sevgilimin evine gideyim
belki telefonuna ulaşırım da aşağı gelir görüşürüztete
jimin gece gece çıkma dışarı tek başına lan
dur bi
biz gelip alalim senicijim
hayir hayir ben giderim
sen benden önce eve gelirsen anneme bir bahane bul yeter
biraz yoongimle zaman geçireyimtete
tamam tamam
haber ver ama bana___
Havalar sıcak olduğundan üzerimde sadece gri bir hırka vardı, soğuktan ve bana bakmayan gözlerden beni o ince hırka koruyacakmış gibi sarılıyordum incecik kumaşa. Sokakta toplaşıp kahkahlarla gülen birkaç genç grup arasından geçerken de hırkama daha sıkı sarılmıştım. Yoongi'nin evine gelene kadar hızlı hızlı yürüdüm çevreme bakmadan. Gecenin bu saatinde tek başıma dışarı çıkmayı pek tercih etmiyordum fakat benim sevgilim telefonlarıma cevap vermediği için endişelenmiştim. Uyuyordu belki, yine de onu görmeden eve gitmek istemiyordum. Evleri görüş açıma girdiğinde daha hızlı hareket ettim ve tam mavi boyalı demir kapıya varmıştım ki biraz uzaktaki kaldırımda gördüm onu. Kucağında bir kediyle öylece oturuyordu, yaklaştım ağır ağır ancak kulağıma dolan şeylerle yerimde put gibi durdum. Anlaşılan kurtulmak istediği düşünceler bugün ufak bir kıvılcımla tekrar alevlenmişti. Onun beni göremeyeceği bir şekilde ben de oturdum aynı kaldırıma.
"Biliyor musun, kedi hanım o çok güzel? Beni nasıl sevdi bilmiyorum ama çok şanslıyım, her şey yolunda giderse bir gün tanışırsınız belki." Hemen şimdi tanışabilirdik kedi hanımla ancak aldığı ve kesik kesik verdiği nefesi hareket etmemi engelliyordu. Biraz kendiyle kalması gerekiyormuş gibi görünüyordu.
"Aynı mahallede yaşıyor ancak iki farklı gökyüzüne bakıyoruz. Dünyalarımız biraz farklı bizim onunla. Birimiz penceresini açınca kuş cıvıltıları duyuyor, güneşi selamlayıp temiz havayı buyur ediyor ciğerlerine. Gözüne çarpan rengârenk çiçeklerini suluyor sevgiyle. Diğerimizse," Kediyi iyice çekti kucağına ve ona sırnaşan kedinin sırtındaki tüyleri taradi büyük elleriyle.
"Diğerimiz kara bulutlar arkasına saklanmış güneşe sövüp sigarasını tüttürüyor hafifçe. Küllüğü ise solmuş çiçeğinin kırık saksısı... "
Dayanamadım daha fazla ve gidip sarıldım ona, kucağındaki kedi benden korkup hızlıca uzaklaştı bizden. "Bir daha böyle konuşursan beni bir daha göremezsin. Yemin ederim ki göremezsin Yoongi."
Başımı boynundan kaldırıp yüzüne baktığımda boynundayken tutmaya çalıştığım tüm o yaşlar isyan bayraklarını çekip aktılar. Ellerim titrerken dizlerim üzerinde biraz daha ilerledim kaldırımda uzanmış bacaklarının arasında.
"Yoongi yüzüne n'oldu? Hım, ne oldu sevgilim?" Ellerim titremeyi kesmedi ve onun yanaklarının da titremesine neden oldu. Ellerini titreyen elerimin üzerine koyup, "Bir şey yok gülüm, iyiyim. Çok iyiyim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Prince's Rose || Yoonmin
FanfictionAynı mahallede yaşıyor ancak farklı gökyüzüne bakıyoruz. Mahallenin ağır abilerinden Min Yoongi ve onun biricik gülü Park Jimin... Aşk gerçekten her şeye değer miydi? Küçük Prens'in gülü Yoonmin texting+ düzyazı