Okuduğum kitabın sayfasını çevirirken aniden aldığım sert darbeyle acıyla inledim. Ve anne terliği...
"Kusura bakma, YANLIŞLIKLA oldu." dedi annem yapmacık bir gülümsemeyle.
Kafamı inanmışcasına salladım.
"Biliyorum anne, ne zaman yanlışlıkla olsa bana isabet ediyor. Alışmadığım bir şey değil aslında." dedim aynı yapmacık gülümsemeyle karşılık vererek.
"Kitabın sayfasını çok önemliymiş gibi nazikçe çevirmeyi bırak ve kahve yap, yan komşu geliyor. Yeni taşınmışlar."
"Anne insanlara güvendiğinden emin olduktan sonra mı çağırsan evimize? Hırsızı var, mafyası var. Herkese güven olmaz."
"Birşeycik olmaz, sen dediğimi yap."
"İyi tamam." dedim ve kitabımı nazikçe kapatarak mutfağa doğru ilerledim. Kahvenin olmasını beklerken telefonumdan bir şarkı açtım. Kahveyi bardaklara doldurdum ve tepsiye koydum. Tepsiyi salona doğru götürürken zil çaldı. Çok hamaratmışım ve sakar değilmişim gibi elimdeki tepsiyle kapıyı açtım. Ağzım şaşkınlıkla açıldı ve yutkundum.
"Vay annenin kırık şarap kadehi" diye saçma bir cümle kurdum. Söylediğimin farkına vararak gözlerimi kocaman açtım ve duymamalarını diledim içimden. Karşımda yaklaşık 1.95 boyunda, yakışıklı, hafiften dağılmış dalgalı saçlı bir adam duruyordu. Hele o kaslarına dokunmamak için büyük bir çaba sarf ettim. Hafif siyahımsı ve kaslarını ortaya çıkaran tişörtünden bahsetmiyorum bile.