❛Benim ellerim sen tuttuğun için güzel olabilirdi. Ama benim ellerim bir başkası tuttu diye çirkinleşti.❜
"Murat."
Nasıl olurda bir isim, bir insanı bu denli korkuturdu?
"Siktiğimin herifi!" Barlas sinirle bir ileri bir geri yürüyordu ve bu benim daha fazla korkmama neden oluyordu. "Kolaysa gelsin alsın. Götü yiyorsa gelsin ona dünya kaç bucak göstereyim." Yutkundum. Benim yüzümden, benim yaşadıklarım yüzünden bir başkasının canı yansın istemiyordum.
"Ben... ben gideceğim." Üç çift göz bana döndü. Füsun anne bana üzüntü ve korkuyla bakıyordu. Gülse yaşadığım şeyi anlıyormuş ve yanındayım dercesine bakıyordu. Son olarak ona baktım. Benim hayatımı kurtaran, bana güvenen ve ailesinin içine bırakan adama. Benim hayatım yüzünden ona ve ailesine bir zarar gelmesini asla istemezdim.
"Sabrımı sınamayın, Asena Hanım." Gözlerinden ateş saçarak yüzüme bakıyordu. Söylediğim şey onu daha fazla sinirlendirmek dışında bir şey yapmamıştı. "O puşt hiçbir şey yapamaz."
"Benim yüzümden kimseye bir şey olsun istemiyorum. Lütfen beni geri götürün." Ayağa kalktım ve karşısında durdum. Bana kılını kıpırdatmadan baktı ve iç çekti.
"Benim yanımda güvendesiniz. Hiç kimsenin gücü yetmez benim evime girmeye." Gözlerimin içine baktı. "Ve hiç kimse cesaret edip beni ailem ile sınayamaz."
"Am-"
"Ne diyorsam o." diyerek sözümü kesti. "Ben şimdi karargâha gidiyorum. Onun hakkından işimin başındayken geleceğim." Hiçbirimize söz hakkı tanımadan bir hışımla evden çıktı gitti. Korkuyordum. Benim yaşadığım şeyin sorumluluğunu bir başkasının çekmesinden, benim yüzümden bir başkasının zarar görmesinden.
Ve en çok bana yardımcı olmaya çalışan insanlara bir şey olmasından korkuyorum.
"Yavrum benim," Füsun abla bana sıkıca sarıldı. Onun sarılması içimdeki mekanizmayı çalıştırdı ve kendime hâkim olamadan hıçkırarak ağlamaya başladım. "Ağla, ağla ki rahata var."
Bir anne göğsünde saatlerce ağladım. Hayatıma, benliğime, beni sevmeyen insanlara, her şeye ağladım.
🕊️
Bazen bir insanın sığınmak istediği limanı olurdu. Benim bir limanım yoktu, benim bir evim yoktu. Benim hiçbir şeyim yoktu. Ben bile benim değildim. Bir başkası tarafından yaratılmıştım. Sevdiğim veya sevmediğim şeyleri bile bilmiyordum. Anne ve babamın zoruyla çoğu şeyi zorla kabul ederdim.
"Kuzum, bir şey ye hadi. Hiçbir şey sokmadın ağzına." Füsun abla elindeki çorba tabağıyla bana doğru geldi. "Böyle aç aç olmaz." dedi hafif sitemle.
"Füsun abla, ben gideyim. Barlas yüzbaşı gelmeden gidersem sizin başınıza açtığım bu olaydan kurtulursunuz." Gitmem gerekiyordu. Gitmem ve bu insanları kendimden uzak tutmam gerekiyordu.
"O ne biçim laf kızım? Asla izin vermem gitmene. Barlas seni getirdi bana emanet etti. Onu geçtim hadi, seni o şerefsiz adamın eline mı bırakacağım?" Tabağı masanın üzerine bıraktı ve birden bire beni kollarının arasına alarak sımsıkı sarıldı. Başım göğsüne yaslandı.
"Teşekkür ederim, Füsun abla. Sende, Barlas yüzbaşıda bana çok yardımcı oldunuz." Sessizce saçlarımı okşadı.
"Sana bir şey söyleyebilir miyim, kızım?" diye sordu çekinerek.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YUANFEN
Teen FictionBir insan bazen bir çift ela göze yenilirdi. Ben karşımda bir dağ gibi duran adamın ela harelerine yenilmiştim. Onu gördüğüm ilk an bile kalbimi güven ve huzurla doldurmuştu farkında dâhi olmadan. Bazı insanlar farkında olmadan bir başkasının hayatı...