17. BÖLÜM: SEN VE BEN.The Neighbourhood, Sweather Weather
Kapı açılana kadar hâlâ ağladığımı farkında değildim.
Kafamı kaldırdığımda kapının girişinde dikilen bedenin Deniz'e ait olduğunu gördüm. En çok olmasını istemediğim kişi. Onun yanında bir çocuk gibi ağlamak istemiyordum. Ne düşünecekti şimdi hakkımda? Neden ağladığımı sorgulayacağına emindim. Nedeni yoktu bile. Sadece kendimi bok gibi hissediyordum işte.
Saçmasapan, salak bir kamera için ağladığımı duysa şaşkınlıktan ölürdü. Buna emindim.
Ama olay kamera değildi işte.
"Bella?" İsmimi duyduğumda daha çok ağlamaya başlamıştım. En son bu kadar içli ne zaman ağlamıştım, onu bile hatırlamıyordum doğrusunu söylemek gerekirse. "Neden ağlıyorsun?"
Kafamı iki yana salladım. "Bilmiyorum."
Kaşları çatıldı ve kapıyı arkasından kapatarak odanın içine girdi. Şaşkın olduğunu görebiliyordum. Muhtemelen bir şey yaptığını düşünmeye başlamıştı. Ya da bir şey olduğunu... Ama ortada hiçbir şey yoktu. Ortada benim özgüvensiz, susmak bilmeyen, ahmak iç sesimden başka hiçbir sorun yoktu.
"Bilmiyor musun?" diye sordu şaşkın bir sesle. Yanıma doğru eğildiğinde o da çöktü ve sırtını aynı benim gibi arkadaki dolaba yaslayarak bana doğru döndü. "Böyle bir şeyi nasıl bilmiyorsun?"
Tekrar omzumu silktim. "Bilmiyorum işte."
Anlamadığını farkındaydım. Karmaşık bir insan değildi. Sayısalcı bir erkek ne kadar karmaşık olabilir ki? O yüzden şu an benim içinde bulunduğum durum ona fazlasıyla yabancı geliyordu.
"Ben mi bir şey yaptım?"
Şaşkınlıkla ona baktım. Neden şaşırıyorsun ki? Konuştuktan sonra ağlamaya başladın. Böyle düşünmesi normal. "Hayır," dedim sertçe yutkunduğum sırada. Boğazım acımaya başlamıştı. "Sen bir şey yapmadın. Sadece..."
Merakla bana baktı. Kahverengi gözleri sadece gözlerime değiyordu. "Sadece, ne?"
"Kameramı unutmuşum."
Kaşları çatıldı. "Ne?"
"Belki de kaybettim," dedim şaşkınlığını umursamadan. "Nerede bilmiyorum. Tek bildiğim burada olmadığı."
"Kameranı kaybettiğin için mi böyle deli gibi ağlıyorsun?" Sesi şaşkındı. "Cidden mi, Bella?"
"İçinde bir sürü işim var!" dedim ellerimle yüzümü sildiğimde. "Kaybolursa mahvolurum."
"Kameranın kaybolma ihtimali yok bebeğim," dedi. "Geldiğinde açtın valizi. Burada değildi. Demek ki hazırlarken almamışsın. Unutmuşsun yani. Zaten birkaç gün sonra döneceğiz. Ağlamanı gerektirecek bir şey yok." Kaşları çatıldığında yüzüme biraz daha yaklaştırdı yüzünü. "Tabi... Ortada başka bir şey yoksa."
Kafamı salladım. "Yok ki."
Ama inanmıyordu.
Normal. Kim inanırdı ki?
Bu yüzden ısrar ederek, "Emin misin?" diye sordu.
"Annemleri özledim," dedim. Bu da sebeplerden biri. Teknik olarak yalan söylüyor sayılmam. "Şehrimi de. Buraya ait hissetmiyorum kendimi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ON ÜÇ AY
Fiksi Remaja❝Sadece on üç ay buradayım. Aşık olmak, sarhoş olmak, ve hayatımda ilk kez kendim olmak istiyorum.❞