Yeniden Türkiye!

19 0 5
                                    


"Uçak almalıydık! Kesinlikle pembe bir uçak almalıydık." Diye yakındım Engine. O ise önünden başka hiçbir noktaya bakmadan yürümekle meşguldü.

"Engiiiinn!"

"Efendim ahu hanım?"

"Eve ne kadar kaldı?"

"İki dakika önce söylediğim gibi efendim, az kaldı."

"Neden aynı şeyi söyleyip duruyorsun Engin? İki dakika önce sorduğumda az kaldı demişsen, şimdi daha az kalmış demektir."

Enginde mal mıydı neydi?!

Neyse bir İstanbul hanımefendisi olaraktan kimse hakkında böyle ithamlarda bulunmamalıydım.

Çok geçmeden siyah Porsche arabamız yalının bahçesine giriş yaptığında kapının oradaki merdivende beni bekleyen fatherimi ve motherimi gördüm. Hayır bir ablam, abim veya kardeşim yok. Tek çocuğum!

Araba durduğunda hemen indim ve onlara doğru koşmaya başladım. İkisine birden sarıldığımda onlarında bana sarıldığını farkettim.

"Yaaaa özlemişiiim."

"Ay kızım tamam, elbisem kırışıyor." Dedi annem yalancı bir sitemle, onunda hoşuna gidiyorda çaktırmamaya çalışıyor.

Onlardan kollarımı ayırdığımda babam yüzümü avuçlayıp yanaklarımı öptü.

"Prensesimm." Dedi bana özlemle bakarken.

"Kralımm." Dedim ona bende.

"Nasıl özlemişim bir bilsen. İki senedir burnumda tütüyordun hayırsız." Diye yalancı bir öfkeyle azarladı beni.

İki sene önce Rusya'ya gitmiştim ve gitmemin bir sebebi varsa : oda canım öyle istediği içindi.

Rusya'da her ne kadar götüm dona dona gezsemde orayı ve oranın insanlarını (özellikle yakışıklı olanları) çok sevmiştim.

Tabii bu fikri aileme sunmaya ne gerek vardı değil mi?

Kısa ve tatlı sitemlere dolu bir karşılamadan sonra onlara yorgun olduğumu söyleyip odama dinlenmek adına gittim.

Yatağa uzanıp düşünmeye başladığımda pembe uçağı aklıma not etmiştim.

Kesinlikle pembe bir uçağım olmalıydı.

Gözlerimi kapayıp uyumaya hazırladığım esnada arkamdan bir titreşim gelmeye başladı.

Noluyor be!?

Elim arkama gittiğinde titreşimin kaynağının şortumun arka cebindeki uçakta titreşime aldığım telefonum olduğunu anladım.

Batu♥️m arıyor...

"Hayır Batu, evlatlıktan reddedilmediğime eminim." Dedim telefonu açar açmaz. Kendisi boş zamanlarında beni arayıp 'ailen seni evlatlıktan reddetti.' gibi yalan haberler vermekle yükümlüdür.

"Hayır Ahududum, bu sefer o değil. Türkiye'ye gelmişsin ve beni, beni bihterini! Aramıyorsun."

"Doğru söyle, götüme ne zamandan beri kamera taktın?" Diye sordum alayla ama cidden o nereden biliyordu?

"Benim elim kolum uzundur Ahududu, kuşun kanadından düşen tüğden bile haberim olur."

"Tamam en tanıdığı olan sensin. Gururunu da okşadığıma göre artık beni neden aradığını söyleme lütfunda bulunacak mısın?"

"İki yıl sonra dönmüşsün be güzelim. Bi kutlama yapmayalım mı?" Diye sordu.

"Hiç gelemem be kalabalığa Batu, sarmıyor şu sıralar beni. Ama sözüm olsun bir dahakine."

"Sen bilirsin Ahududum." Dedi ve konuşma bitti.

Tavanı izlemeye başladığımda aklıma Rusya'daki iki senem geldi. Ailem baskıcı ve kısıtlayıcı değildi fakat Rusya'daki yaşamım bundan çok daha iyiydi. Dışarı çıkacağım zaman nereye gittiğimi söylediğim insanlar yoktu.

Bilmiyorum belkide fazla abartıyorum.

Ama bunlara gelebilen bir insan değilim, bunu yapan insan gelecekteki eşim bile olsa benim nazarımda öyle bir hakka sahip değil.

Belli bir süre sonra göz kapaklarım kapanmaya başladı ve ben uykuya teslim oldum.

~
"Moskova gerçekten inanılmaz bir yer." Dedim şarabımı yudumlarken. Yüzümdeki gülümsemeyle Rusya'daki anılarımdan söz ediyordum.

"Bahsettikleri kadar soğuk mu?" Diye sordu annem merakla.

"Soğuk mu? Neredeyse her gün kar yağardı." Diye yakındım. O soğuk günleri bir ben bir de donan götüm bilirdik.

"Kızım biraz daha yesene." Dedi babam bana.

"Maalesef yememeliyim, formda kalmam gerekiyor. Hem sizde alışın artık, kimin kızı manken sonuçta değil mi?"

Kesinlikle birazcık gururum okşanmalıydı.

Sonuçta kimin kızı mankendi ki?




ESKİ BİR MASALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin