"Buluşsam orada kendimle
Ve yaratsam ellerimle
Küçük bir sırça köşk misali
Dostlarımla benim evrenimde''
Sezen Aksu - Yaşanmamış Yıllar
**********
Vartolu kucağında Gül ile eve girerken etraftaki adamlara bağırıyordu. ''Eve gireni yakarım! Korumayı evin çevresine genişletin, evden biraz uzaklaşın. Hadi, hadi!'' diyerek acele ettirmiş ve elleri titreye titreye kapıyı açmıştı. Gül kucağından inmeyi düşünmüştü kapıyı açarken zorlandığını görünce ama Vartolu bu eve başka şekilde giriş olmadığını söyleyerek itiraz etmişti.
Çocuksu bir sevinçle ve hızlı adımlarla odaya koşarken kadın adamın bu haline tebessüm ederek baktı. Gerçekten doğru adamı sevmişti. Kapıyı ayağıyla tekmeleyerek açtığında kadını nazikçe yatağa bıraktı adam. Kadının gözleri de adamın gözleri gibi tutku ve hasretle bakıyordu. Kadın yerinde doğruldu ve adam kadının beline ellerini koyup kendine çekerken kadında kollarını adamın boynuna doladı.
Parmak uçlarında yükselirken adam da kadına doğru eğildi. Dudağına kondurduğu ufak buse derinleşirken Vartolu'nun elleri gelinliği çözüyordu. Sonunda arkadaki işlemeyi çözüp fermuara ulaşmıştı. Yavaşça fermuarı aşağı doğru çekerken derinleşen öpücüğün aurasından o fermuar sesiyle çıktı. Vartolu kaşlarını çattı ve fark ettirmeden yavaşça Gül'den ayrıldı. Gül'e tekrar yaklaşacakken durdu ve kaşlarını çattı. Şimdi olmazdı, şimdi olamazdı. Şu an; en mutlu günü ve en mutlu anıydı. Bunu gölgeleyemezdi ama o fermuar sesi içinde bastırdığı bütün kini hatırlatmıştı sanki. Asla hatırlamak istemediği iğrenç anılar zihnine doluyordu adamın. Kadına her yaklaşmak istediğinde bu anılar onu yerine çivi gibi saplıyordu sanki. Bir, iki derken bu çirkin anılar yetmezmiş gibi ölümden döndüğü her an da aklına doluyordu. Ölümü en derinden hissettiği anda... Annesi tekrar hatırına gelmişti adamın. O yattığı yer... İlk baktığında anlamamıştı, kadının nefesinin kesildiğini bile bilmiyordu. Ama gün doğup yanından ayrıldığında, o an anlamıştı. Son kez görmüştü o güzel yüzlü annesini. Çok güzel kadındı annesi, çok güzeldi. İyi bir insandı, iyi bir anneydi. Her şeyiydi onun. Her şeyini bir gecede kaybetmişti. Sesi huzur verirdi insana. Sahi, bugün onun sesinin avaz avaz çıktığı ama kimsenin duymadığı o yerde şarkı söylemişti değil mi?
Gözlerinden yaşlar akarken kulakları sağır eden çığlıkları dinmişti adamın. Adam çığlık attığını bile fark etmemişti. Çığlık atmaktan yorulup gözyaşları içinde yere çöktüğünde Gül'ün ona sarılmasıyla kendine gelmişti. Yavaş yavaş fark ediyordu. Az önce bir kriz geçirmişti. Kendinden geçmiş ve çöküp kalmıştı. Ama yalnız değildi bu sefer. Ağlayan adamı teselli eden sıcak eller saçlarını okşuyor, arada başına nazik öpücükler konduruyor ve ''Geçti.'' diyerek telkin etmeye çalışıyordu. Kadın onu bırakmak istemez gibi sıkı sıkı sarılmıştı, göğsüne yaslamıştı adamı. Kadının fısıldayarak mırıldadığı telkin edici sözler dışında tamamen sessiz olan bu evde Vartolu'nun ağlama sesleri de net duyuluyordu. Sessiz sessiz ağlıyordu. İçinde tuttuğu gözyaşlarını akıtıyordu. Başını yasladığı göğüste kadının kalp atışlarını duyuyordu Vartolu. Onu sakinleştiren ve huzur veren ses buydu, bu kadının kalp atışları.
Gece öyle geçmişti. İlk günlerinde yatağa girmemiş, yerde birbirlerine sarılarak rahatlayana kadar ağlamış ve sonra yorgunlukla sızmışlardı. Güne ilk gözlerini açan Gül olmuştu. Dün gecenin aksine uyandığında o kendini Vartolu'nun kollarında, ona yaslanırken bulmuştu. Adamı rahatsız edip uyandırmamak için yavaşça doğruldu ve uyuyan adamın yüzünü inceledi. Adama yaklaşınca burnuna dolan limon kokusu ile gülümsedi. Güne böyle başlamak hiçte fena değildi. Bu adamla tanıştığından beri nefret ettiği o limon kokusu artık ona huzur veren bir kokuya dönüşmüştü.
Uyuyan adamın yüzünü inceledi kadın. Sevdiği adam gerçekten kusursuzdu. Uyurken çok masum ve savunmasız görünüyordu. Bir de yorgun... Gül, onun geçmişini değiştiremeyeceğini biliyordu. Geçmişi kimse değiştiremez, yaşanan acıları olmamış sayamazdı. Ama Gül bu adamın geleceğini değiştireceğine söz verdi. Ona mutlu bir gelecek sunmak istiyordu; sıcak bir yuva, onu ölümüne seven ve mutluluğu için çabalayan bir eş. Bunların hepsi olacaktı adam için. Adama vermek istediği o kadar çok mutluluk vardı ki, mutsuzluğu bu adamdan uzaklaştırmak istiyordu. Dün çok ağladığı için adamın kızaran gözlerine baktı ve nazikçe, uyandırmamaya özen göstererek yüzüne dokundu. Sağ gözünün kırmızılığı hala geçmemişti, gözü kapalıyken bile belli oluyordu. Parmakları hafif dokunuşlarla gezindi yüzünde. Gül Onur'u arayıp haber vermesi gerektiğini düşündü. Abisinin gözlerinin bu hale gelmesinin sebebini elbet sorardı o. Gül ise önceden haber verip Onur'un Vartolu ile konuşmamasını sağlamalıydı bu konu hakkında. Dün geceki halini görmüştü, ona tekrar acı dolu hatıralarını hatırlatmak istemiyordu.
Gül yatağın üstündeki ince örtüyü alıp Vartolu'nun üstüne serdi ve mutfağa indi. Şimdi güzel bir menemen yapmalıydı bu adama. Bir an yüzü düştü, onun kadar güzel yapamayacağını biliyordu. Ama hemen toparlandı, moralini bozmadı. Çok sürmeden menemen hazırdı. Mis gibi kokan tavayı ocaktan alıp masaya koyacakken onu durduran beline sarılan kollar olmuştu. Arkasından ona sarılmış ve çenesini kadının omzuna dayayıp biraz eğilmişti adam. Menemenin kokusunu içine çekti ve ''Çok güzel olmuş karıcığım.'' dedi. Gül'ün kalbi hızlı hızlı atmaya başlamıştı. Tek bir kelimenin onu bu kadar etkilemesi normal miydi? Artık karısıydı değil mi? Her sabaha bu adamla uyanıp her güne bu adamla gözünü kapatacaktı.
''Senin için yaptım. Tabi senin gibi mükemmel yapamamış olabilirim, affet ağam.'' dedi esprili bir ses tonuyla. Masaya geçip kahvaltılarını yaptılar. Bir ara Gül lavaboya diye kalkıp geri dönmüştü. O esnada Onur'u arayıp Vartolu hakkında konuşmuştu onu sıkboğaz etmemesi için.
Menemen bittiğinde Vartolu son lokmasını aldı. Onun keyifle yemek yemesini izleyen izleyen Gül kalktığını fark edince o da kalktı. Beraber sofrayı toparladılar ve Vartolu ''Benim gitmem lazım Gülüm, işler beklemez.'' dedi ve Gül'ü alnından öptü. ''İşler beklemez doğru, sen git. Ben seni bir ömür beklerim.'' dedi ve adam odaya çıkıp üstünü değiştirirken Gül de aklına gelen şeyi o geldiğinde söylemeliydi. Vartolu aşağı indiğinde Gül de ona yaklaştı ve gömleğinin yakalarını tutup düzeltirken konuştu. ''Bu arada evde yalnız kaldığımda ufak birkaç değişiklik yaptım. Bu seninkiler göçebe hayata alışmış, boş bulduğu odada kalıyorlar. Hadi diğerlerini geçtim, Medet'in odası var ama onun odası da her an terk etme pozisyonunda.'' Vartolu gülümseyip ''Yaşadığımız hayatı biliyorsun. Her an kaçmak ve terk etmek zorunda kalabiliriz.'' Gül ona daha fazla yaklaştı ve konuştu. ''Biliyorum. En iyi ben biliyorum. Ama onlara ait bir yer olmalı değil mi? Medet'in odasını biraz düzenledim, hoşuna gideceğini düşündüğüm birkaç ekleme yaptım.'' derken gülümsedi kadın. En çok hoşuna gidecek şey abisinin mendil ve silah koleksiyonundan bir parça olabilirdi. Vartolu zaten birçok koleksiyon yapıp yer değiştirirken acele ettiği için çok lazım değilse her şeyi bırakıp gidiyordu. Gül'ün yanına en son geldiğinde bu koleksiyonlarını bırakmıştı. Gül de Medet'e hediye etmeyi geri iade etmekten daha uygun görmüştü. ''Ayrıca Onur, Celasun ve Selim için de oda ayarladım.''
Bu sözleri Vartolu'nun duygusallaşmasını sağlamıştı. Kendini bir yere ait hissedemeyen Onur için oda hazırlamıştı. Hiçbir zaman ne Onur ne de Vartolu böyle şeyleri dert etmediğinden akıllarına bile gelmemişti. Ama şimdi kardeşine özel hazırlanmış oda vardı. Selim... Onun içinde bu evde bir yer vardı. Kanepede uyumak zorunda değildi uzun adam. Celasun... Aslan Celasun geri dönmüştü abisine, affetmişti değil mi abisini? Onunda bir odası vardı. Sadece iş için, intikam için Koçovalılar'ın dibinde tuttuğu bu ev şimdi herkese ait bir yer olan sıcak bir yuvaya benziyordu. ''Yav sen nasıl bir şeysin?'' dedi ve sıkı sıkı sarıldı Gül'e. Ayrıldıklarında yüzünde kocaman bir tebessümle ''Vartolu'nun karısı olmak bunu gerektirir şekerim.'' dedi. Vartolu ''Bu gidişle ben gidemeyeceğim. Daha evden ayrılmadan seni özlemeye başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sözün Bittiği Yer
FanfictionSaadet ve Cemil evleneli üç hafta olmuştu. Çukur -özellikle Koçovalılar- fırtına öncesi sessizlik gibi Vartolu'nun sakinliğini anlamlandıramıyor ve büyük bir hamleyle karşılık vermesini bekliyordu tetikte. Fakat Vartolu için çok şey değişmişti. Bazı...