1, giriş

396 76 15
                                    

londra, aralık 2004
saat 01.23

adımın yankılandığı her sokakta gölgeler ağırlaşır. karanlık, yalnızca ışığın yokluğundan ibaret değildir; bazen karanlık, benim varlığımdır. yürüdüğüm yollar, soluduğum hava, dokunduğum her ruh...karanlığın ta kendisi, yeryüzünündeki gölgelerin efendisine aittir ve var olmamı sağlayan en temel yapı taşı her canlının eninde sonunda zamanının sona ermesidir.

çünkü zaman, benden kaçamayacak kadar yavaş, ama benden saklanabilecek kadar kurnazdır. kurnaz olmasına kurnazdır evet, fakat onunla işim bittiğinde zaman önemini yitirir. yaşama dokunmamla ölüm başlar ve soğuk, sessiz bir ağırlıkla sona erer.

tıpkı şimdi olduğu gibi.

bir nefes daha alıyorum. usul usul hayatı boyunca aldığı tüm nefeslerin acısını çıkarırcasına. acı çekiyor, yalvarıyor fakat beni göremiyor. şimdiye kadar adını ağzına bile almadığı tanrı'sına yalvarıyor. histerik bir gülüş sunuyorum cam gibi olan gözlerinin içine bakarken, yaşamı hafif hafif gözlerinde bile sönüyorken.

"dövmeme iyi bak," diyorum. fısıltı gibi duyuyor, hissediyor nefesimi. dövmem, ölümle yaşam arasındaki çapayı temsil ediyor. kırılma noktası olduğumu ve bu görevin bana verilme nedenini hatırlatıyor. adamın son nefesini verişini izliyorum. bu artık bana hiçbir şey hissettirmiyor.

bu, nefes bile değil aslında. bu dünyadan bir parça daha özümsemek. yüzeysel değil, derinlemesine anlamak bu yaradılışı. merak ediyorum, uzun zamandır her dediğini yapıyorum. yapıyorum yapmasına fakat o, kendisine başkaldıran bir avuç nefis yuvasına daha çok önem veriyor. anlamıyorum, hiçbir zaman anlayamıyorum.

bu varlıklara verdiğinden yok bende, hiçbirinin duygularını çözemiyorum. bilerek yapıyor, bana bu görevi verirken acı çekmemi istiyor. gökyüzüne bakıyorum, yine onun uğruna bir yaşamı söndürüyorum.

işim neyse onu yapıyorum.

insanların gözünden ıskalanan ayrıntılar, yüreğine sızan korkular, karanlığın içindeki fısıltılar...hepsi bana ait. adımlarımla birlikte etrafımdaki sessizlik, ölümün habercisi gibi yayılıyor. "buradayım." diyorum. kimse ne duyuyor ne de görebiliyor, ama bundan keyif alıyorum.

çünkü nerede olduğumu bilmiyorlar, beni görmüyorlar ama hissediyorlar. o korku, içlerine işliyor. soğuk terler dökmelerini sağlıyor.

bir sürü efsane yazılmış adıma, evet göremiyorlar ama onlar için korkunun ta kendisiyim. belki de bazıları için bir hayalden ibaretim ya da bir rüya...oysaki ben rüyalarının çok daha ötesindeyim. hayat ve ölüm arasındaki ince çizgide yürüyorum. bir sonun başlangıcını getiriyorum her seferinde.

ve nihayet bedeni öylece bırakıyorum nerede bulduysam. sessizce uzaklaşıyorum oradan. çünkü henüz tamamlanmamış bir işim daha var. yine bana verilen görevi sorgulama hakkım olmadan kabullenilmişlikle yerine getiriyorum.

şu an bir binanın tepesindeyim, aşağıdaki karmaşa sadece bir sahne. insanlar koşuşturuyor, ışıklar titriyor, sesler yankılanıyor. ama burada, benim dünyamda, sadece sessizlik var. o sonsuz, soğuk sessizlik. ölüme yaklaştıkça derinleşen, yutan bir sessizlik.

birini arıyorum, kimin olduğunu bilmediğim birini. kader, onca tartışmayı benliğinde barındırır. zordur anlaması, bazen seni hiç tanımadığın bir yola sürükler ve sana hiç tanımadığın insanları getirir. ama yine de bilirim her seferinde, onu bulduğumda anlayacağım.

anchor tattooHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin