•1•

3 0 0
                                    

Hoşgeldiniz öncelikle, yine yepyeni bir kurguyla karşınızdayım, napayım kanım durmuyor. Yeni kurgumuz Asker Kurgusu umarım beğenirsiniz.
(Benim ve arkadaşımın şuana kadar olan hepsi içinden en yükseldiğimiz.🤭)
(Bu arada onuda takip edebilirsiniz
Bytheduck )

EVETTT GEÇELİM BÖLÜME İYİ OKUMALAR EFENDİM.

"Bazen hayatta attığımız her adım ölüme çıkar ve olay o yolda yürümek değil, gerekirse o yolda tereddütsüzce koşmaktır, Afet'im. Sen gerekirse o yolda düşmekten korkmadan koş kızım, senin bu hayatı kaybetme şansın yok, sen Türk kızısın. O yolda koş, işte o zaman bu hayatı asla kaybetmezsin tamam mı güzelliğim?"

🐺

Ölüme attığım her adımın sonu şehadeti. Şüphesiz. Babamın da dediği gibi, benim bu hayatta kaybetme gibi bi lüksüm yoktu. Olamazdı da. Bu hayattaki tek gayem, vatan görevimi sonuna kadar yapmaktı.

"Komutanım kusura bakmayın, çok özür dilerim, hatamı maruz görüm, bölüyorum amma ve lakin bi sorum olacaktı" diyen Şahin'le gözlerimi dürbünden çekip derin bir nefes aldım gözümün odağı eskimiş harabeye dönmek üzere olan evdi. Dışarında sekiz kişi vardı, içeride ise kırık camlar elverdikçe onaltı kişi vardı işte. "O nasıl bi cümle lan. Kelimeyi uzatarak bölüm mü atlamaya çalışıyorsun it" diyen Olcay'la "Harbiden abi o nasıl bi cümleydi" diyerek Ali'de ortaya attı lafını, birkaç gülüşmesen sonra "Söyle, Yıldırım" dememle,

"Komutanım şöyle ki, bizim bu gavatlar menemenin soğansız olacağını söylüyorlar. Sizce Menemen soğanlı mı olur soğansız mı?" Diye soran Şahin'le kaşlarım çatıldı. Soğansız menemen mi? Yenmez ki. Bizim bulunduğumuz tepenin az yukarısında konumlanan Olcay "Sallama lan ben soğansız mı dedim" dediğinde Akif'te "Bende öyle bişey demedim komutanım" diyip bana açıklam yapan Akif'le, Ali'de "Bende komutanım" dediğinde "Tamam işte oğlum tek gavat siz misiniz, diğerlerinden bahsetiyorum" diyen Şahin'le bazı gülüşmeler yükseldi kulaklıktan.

Dürbünü tekrardan gözümün önüne getirip "Soğansız menemen mi olur" dememle yanımdan 'şak' diye bir ses geldi. Sanırım Şahin kapak çekmişti. "Noldu lan gavatlar" diyip gür bir kahkaha attığında Olcay, Akif ve Ali'dende gülme sesleri gelmişti. "Renkler ve zevkler tartışılmaz ama harbiden soğansız menemen mi olur lan Bayraksız Vatan gibi " dediğinde bu sefer hepimiz sessizce güldük. Olmazdı çünkü. Bayraksız Vatam olamazdı. "Abi sırf bu benzetmem için soğanlı menemen deneyeceğim" diyen Nuri'yle tekrar güldük. Bi anda dışarıdaki adamlar artınca bütün ses kesildi. Ne kadar geyik muhabbeti yapsalarda konu vatansa, içimizde fırtınalara rağmen, dışarıda tek yaprak oynamazdı.

Büyük ihtimalle geldiğimizi anlamışlardı. "Akif, Serkan siz aşağı tarafa konumlanın. Fatih abi, Şahin siz sağ tarafa. Ben ve Olcay soldayız Ali, Nuri siz yukarı tarafa konumlanın. Unutma Kuzgun, sessiz"  dediğimde senkronize, sessiz ama güçlü bi şekilde "Emredersiniz Komutanım!" Demeleriyle gülümsedim.

Hepsi bi yerlere geçerken yanıma gelen Olcay'da benim gibi yüzüstü uzandı dirseklerini yere koyup elinede dürbününü alıp evi incelemeye başladı "Sekizdiler, onbir oldular içeride onüç kaldılar. Kimse yerinden kıpırdamıyor ve silahlarına davranmıyor daha yerimizi tespit edemedi dangalaklar evin arkasına bakıyorlar halbuki öndeyiz." Dediğimde yanımdaki Olcay'ın bana döndüğünü hissettim ama dönüp bakmadım "Yani az sonra..." demesiyle kelimesini ben devam ettirdim "Beyincilerini patlatacağız " dedim ve Olcay heyecanla bu sefer dürbünlü silahına döndü "En sevdiğim"

Dürbünlü silahıma geçtim "Kuzgun, dinle ilk görevimiz vatan, hepimizinde bildiği gibi-" dediğim sırada evin önünde saçından sürüklenerek içeri sokulan kadınla sözüm boğazımda kaldı. Kadın çığlıklar atıyordu ama adam ona Kürtçe konuştukça kadın Bağrınıyordu. Türk'tü. Türkçe bişeyler söylüyordu ve adamın ağzından çıkan tek bi cümle hepinizin kaskatı kesilmesine sebep oldu. "Birazdan birimizin yatağında olacak bi kız için fazla konuşuyorsun yalnız" kürtçe söylemişti ama hepimiz Kürtçe biliyorduk.

"Sikeyim" diyip kulaklıktan karargaha bağlandım "Kuzgun 1 konuşuyor" dedim aceleyle. Birkaç cızırtılı sesten sonra "Merkez dinlemede." Diyen albayım sesini duymamla "Komutanım, sivil bir kadın var ateş açarsak sivilin canı riske girecek ve... söz konusu tecavüz. Ne yapalım" dedim. Bir kaç saniye ses gelmedi ardından yine albayım sesi duyuldu "Öncelik sivil ama dediğin gibi ateş açamazsınız, o halde; Hilal, Olcay, Akif ve Şahin siz aşağıya iniyorsunuz. Hilal, Olcay sizin bi şekilde içeri girmen gerekiyor fakat, yüzünüzü açmayın çoğunun ölecek olmasına rağmen ölmeyenlerde karargaha gelip sorgulanacak." Bu bir emirdi. Hepimiz anlamıştık. "Akif ve Şahin siz Hilal'i bekleyeceksiniz. Olası bi sorun için. Diğerleri, Hilalleri koruyun" dediğinde Olcay ve Şahin birbirine baktı. Onlarda biliyorlardı olası bi sorunu. Hepimiz aynı anda "Emredersiniz Komutanım" dediğimiz gibi aşağı inmeye başladık.

Aşağıya indikten sonra Olcay ve Şahin ayrı kayaların arkasına geçerek evi incelemeye başladılar. Bende uzakta biryere konumlandıktan sonra Olcay ve Şahin'e baktım. Sorar gözlerle baktıklarını görünce kafamı salladım ve üçümüzde aynı anda silahlara susturuculu takıp onbir kişiyi saniyeler içinde indirdikten sonra kapının önüne doğru koştum Olcaya el yaptığım gibi geldiğinde ona bakıp "Adamları soy" dediğimde ani bi şekilde bana döndü "Ne?" Diye sorduğunda "Olcay, soy adamları kılık değiştirileceğiz" dediğimde adamları soymaya başladığı gibi arkamı döndüm. Bana birkaç kıyafet uzatınca üniformamın üzerine o pis şeyleri giyindikten sonra uzattığı şapkayla puşiyi de taktığımda hazırdım. Elimede kendi tüfeğimi alıp Olcay'ın adamları kenara çekmesini bekledim.

Olcay adamları kenara çektikten sonra içeri girdik. Önce masada oturan herkes bize silah doğrultsada kıyafetleri görünce oyunlarına geri döndüler. Olcay içeriye doğru ilerlerken masadaki bi adam Kürtçe "Nereye Sarun " dediğinde Olcay olduğu yerde durdu. Arkadını dönüp "Tuvalete" diyince o adam tekrar konuştu "Tuvalet orada değil Sarun bi öğrenemedin. Sağ tarafa gidecen rehin alınan kızın yanındaki odadır tuvalet " diyince Olcay bana bi bakış atıp sağ tarafa doğru ilerledi. Ardından bende ilerleyince arkamdan konuşmaları geliyordu

"Bu da yeni hiç bir şey bildiği yok. Topalda bunu niye aldıysa" dediği gibi adımlarım yere saplandı. Topal bizim aradığımız adamdı. Arkamı dönüp Puşkin'in içinde ağzımı ses kalınlaştırma mikrofonuna yaklaştırıp "Topal demişken gelecek mi o bugün" dediğimde yine o adam bana döndü "Yok gelmeyecek o bu gün başka işleri var da... senin sesine noldu biraz kalın gibi geldi. Hastamısın lan it vizede bulaştırma" dediğinde karargaha gideceklerden birininde bu olacağını kafama koydum "Evet biraz ama, ağzım kapalı merak etme bulamaz" diyip sağ tarafa yöneldiğimde içerden gelen bi adam yanımdan geçip gitti. Bi kapıya gelince silahla kapıda bekleyen Olcay'ı görmemle planın işe yaradığını anlamış oldum. "Tamam o halde ben içeri giriyorum" diyip kapıyı açtım.

Kızı bi sandalyeye bağlamışlardı ve başındalar bi adam ona bomba bağlamak için uğraşıyordu.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Oct 06 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Afet~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin