Eski kitapdaki okunma oranı olmadığı için cok uzuluyom.
Monako'ya ayak basar basmaz herşey yolunda gitmeye başlamıştı. Bu hafta kendimi çok iyi hissediyordum ve hafta sonunda Monza'da olacağımız için çok heyecanlıydım. Araba üzerinde bazı değişiklikler yapmıştık ve takım değişikliklerin bizi bu yarışta McLaren'lerle denk hale getirebileceğini simülatör sırasında fark etmişti.
Kendi ülkemde yarışmak çok keyif verse de İtalya bu sporun beşiği olduğu gibi aynı zamanda pist de parayla bizi satın almış diğerlerine kıyasla harikaydı. Ve diğer etken Ferrari'ydi elbette, büyük bir bilgenin söylediği gibi "Herkes Ferrari fanıdır. Öyle olmadıklarını söyleseler bile."
Taraftarların desteği en çok Monza'da hissedildiği için Ferrari pilotlarının en sevdiği pistlerden olması değiştirilemez bir gerçekti.
Gece eve geç saatlerde döndüğüm için sabah öğleden sonraya kadar uyumuştum. Uyumak beni her zaman harika hissettiriyordu bu yüzden evde olduğum vakitlerin çoğunda yatağımdan çıkmazdım. Bir ara kapının çaldığını duydum ama hiç açmak istemedim. Uyumak istiyordum, bir hafta boyunca sadece uyumak istiyordum.
Telefonum çaldığında arayanın Pierre olduğunu gördüm. Muhtemelen o gelmişti bu yüzden telefonu açmaya gerek duymadan kapıya yöneldim.
Düşündüğüm gibiydi. Elindeki yemek poşetleri olduğu belli olan iki poşeti masaya bırakıp "Ne umursamaz bir adamsın lan sen?" dedi sadece.
"Beğenmediysen nikahına almazsın kardeşim." diyerek poşetleri açmaya başladım. İkişer hamburger menüyü görünce çok mutlu olmuştum. Bir süredir yememiş olmamın verdiği özlemle yemeklere saldırmış olabilirdim.
"Seni seviyorum." diyerek hamburgerden büyük bir ısırık aldım. Karşımdaki adam bana acırcasına baktığında umursamamaya özen gösterdim.
"Akşamki yemeğe katılacak mısın? Yoksa sığır gibi evinde yatmaya devam etmeyi mi planlıyorsun?" Söyledikleriyle şaşkınlıkla ona döndüm. Neyden bahsettiği hakkında en ufak bir fikrim yoktu.
"Ne yemeğiymiş bu?" Dedim kaşlarımı çatarken. Önündeki patateslerden ağzına attıktan sonra "Max'ın gövde gösterisi yemeği, haberin yok muydu?" dedi.
"Yok bilmiyordum. Grup mesajları pek umrumda değil şahsen." diyerek kendimi açıkladım. "Ne grubu ya bireysel olarak davet göndermiş herkese. Hem bizim gridin grubu ne alaka? Orada sadece resmi paylaşımlar yer alıyor."
Ne paylaşıldığından bir haber olduğum sanırım anlaşılıyordu.
Dudaklarımı büzerek "Ben davet falan almadım. Bu yüzden katılamam zaten." dedim ve yemeğimle ilgilenmeye devam ettim.Hemen yanımda duran telefona uzanarak "Sen mal olduğun için mesajlarını kontrol etmeye hile gerek duymuyorsun. Herkese attığı davet mesajını sana atmaması için tek bir mantıklı sebep bile yok." diyerek WhatsApp'daki mesajları kurcalamaya başladı.
Birbirimizden sakladığımız bir şey olmadığı için ne yaptığıyla ilgilenmiyordum ama yine de ona sataşmak için "Özel hayatın gizliliği diye bir boklar hatırlıyor musun kanka? Sadece meraktan soruyorum yanlış anlama." dediğimde yanındaki yastığı kafama fırlatıp "Götündeki beni biliyorum oğlum ben. Ne özel hayatından bahsediyorsun sen?" dediğinde kahkahamı tutamadım.
Ben gülmemi durduramazken o ise aradığını bulmuş gibiydi. "Atmış işte salak." diyerek telefonu ekranı açık şekilde yavaşca önüme fırlattı. Kontrol ettiğimde gerçekten bir davetiye olduğunu gördüm.
Pekala, insanlar bazen mesajlarını kontrol edecek vakit bulamıyordu. Umrumde olmadığını belirtmek için dudaklarımı büzüp omuz silktim. "Gözümde kaçmış olabilir. Ama sen bugün biraz fazla kabasın hayatım, rahatsızlığımı belirtmek isterim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
O Gece
Humor"Tahmin et bakalım sence o gece evde kiminleydin?" dalga geçtiği her hareketinden belli oluyordu. Artık söylediklerini dinlememeyi tercih etmiştim çünkü çoğunu beni sinir etmek için yaptığını biliyordum. "O gece yanımda annen olabilir mi kardeşim? S...