[4] Babalar ve Kızları: GÖKYÜZÜ HANGİ RENKTİ?

63 9 12
                                    

Takvimler devirdik ama zaman hiç geçmiyor

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Takvimler devirdik ama zaman hiç geçmiyor.

Çok sessizdim, çok düşündüğümü zannettiler bu yüzden.

Yanılıyorlar.

Ben, hep, bir ihtimalimiz olduğunu ama bunu yapmadığımızı fark etmekten korktum baba.


Özür dilerim, çünkü ben de senin gibi güçlü, senin gibi zayıfım baba.

16 Ekim 2013

Nasıl ölmediğine şaşırıyordu, bu zavallı bedenin nasıl hala hareket edebildiğine dair en ufak bir fikri bile yoktu. Günler nasıl geçiyor, ayırt edemiyordu. Son bir ay, onda yarı yarıya kayıptı. Yalnızca, 12 Eylül diye mırıldanıyordu bazen ve annesinin adını geveliyordu sıklıkla.

Onun dışı, pek konuşmuyordu artık.

Eren, 12 Eylül'den bu yana pek çok çözüm geliştirmeye çalışmıştı kendince. Ormanda kalmaya çalışmıştı mesela, ama akşamları elleri titreyen ve ağzının kenarından köpükler dökülen insanlar, ormanın içine girmeye başlıyordu ve Eren bu zombilerin kendini de zombiye çevirmesinden korktuğundan, geceleri ormanda kalamazdı.

Ormanda saklandığı bir gece olmuştu aslında: Bundan birkaç gün önceydi. Kafası yerinde olmana genç bir oğlan, saklandığı yerin eşiğinde durmuş; yaprakların arasından ona korkuyla bakan küçük mavi gözlere; 'Canavaaar' diye korkunç bir sesle gevelemişti. Altına işemişti küçük kız.

Ormanda kalmak; zombiler bir yana dursun, sonbahar havasından dolayı da çok zordu zaten. Baykal hep soğuktur, hele sonbahar yağmurlarında...

Aşağı ki mahallelerde, boş olan birkaç kümese saklanmayı da denemişti. Ama sokak çocukları onu kovalamış ve kaçırmıştı. Eren, bir tek o çocuklara ömrü boyunca kızmamıştı ona vurdukları için. Çünkü o çocukların, aslında birileri tarafından kontrol edildiğini ve o kişiler her kimse, Eren'i de kontrol edemesinler diye sokak çocuklarının onu kovaladığını Eren biliyordu.

Kısacası ne sokaklara gidebilirdi ne ormana. Her gece, o gecekonduya dönmek zorundaydı.

Bir kere bu durumu, ona sürekli küfreden halasına da anlatmaya çalışmıştı ama halası da, babasını aratmayacak kadar sert bir şaplağı küçük poposuna yapıştırmıştı. Eren, kuzenleri ve eniştesi onu izlerken, ağlamamak için kendini çok zor tutmuştu. Canı o kadar yanıyordu ki, her bir yanı hem utanç hem acıdan kan rengindeydi artık.

Çaresizdi. Sol kolundaki yağ yanığını, Arkan onu bir sağlık ocağına getirip sargılamıştı ama sol kolu o günden bu yana hala çok yakıyordu canını.

KIRKAYAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin