Ayşegül'ü yurda bıraktıktan sonra, kendini Nevra'nın evine giderken buldu Barış. Belki hata yapıyordu ama artık buradan geri dönüş olmazdı. Apartmanın önünde, arabayı park etmiş bekliyordu adam. Neyi beklediğini, neden beklediğini bilmiyordu.
Arabadan inmeyi sonunda akıl etmişti. Kapının önünde durup, bütün zillerde Nevra'nın adını aradı. Sonunda bulduğunda, uzunca zile bastı. Bir süre bekledi Barış ama kapıyı açan yoktu. Bir daha bastı, bir daha...
Bu saatte kim olduğunu bilmediği için korkarak balkondan " Kim o?" diye seslendi Nevra. Eski bir binada oturuyordu, kimin geldiğini balkonundan seslenerek öğreniyordu.
Barış, Nevra'nın sesi ile binanın önüne doğru ilerledi. " Benim." dedi, kendini göstererek. Nevra'nın ağzı şaşkınlıktan bir karış açılmıştı. Bu saatte neden gelmiş olabilir, diye düşünüyordu. Kapıyı açmak aklına bile gelmiyordu. "Kapıyı açmayacak mısın?" diye sordu Barış.
Nevra tek bir kelime bile etmeden içeri girdi. Çok geçmeden binanın kapısı açıldığında, hızlı adımlarla içeri girdi Barış. Merdiven basamaklarını nasıl çıktığını bilmiyordu. Ne diyecekti şimdi kadına? Nasıl kendini affettirecekti?
" Barış Alper Bey? Ayşegül iyi değil mi?" diye sordu Nevra, Barış Alper kapının önüne geldiğinde.
" Hayır, Ayşegül ile ilgili değil. Ben konuşmak için gelmiştim." dedi Barış Alper. Nevra derin bir nefes verdi, rahatlamıştı. Peki ne konuşacaklardı?
" Buyrun, geçin içeri." dedi Nevra, kapıyı iyice aralayıp. Barış Alper, bu teklifi beklediği için hemen içeri girdi. Kadının ev terliği giydiğini görünce evin girişinde ayakkabılarını çıkardı.
Bunu gören Nevra, hemen Barış Alper'e ev terliği çıkardı. Barış Alper terliği giydikten sonra, onu bekleyen Nevra'ya baktı. " Kahve içer misin?" diye sordu Nevra.
" Zahmet etme, geç oldu zaten." dedi Barış Alper. Evet geç olmuştu ve madem öyleydi bu saatte de gelmemeliydi.
Hem içesi hem de yapası olmadığı için ısrar etmedi Nevra. Salona doğru ilerledi, arkasından da Barış Alper geliyordu. Barış Alper, etrafına göz gezdirerek Nevra'yı takip etti.
Karşılıklı duran iki koltuklardan birine yerleşti Nevra. Karşı koltuğa oturmasını beklediği Barış Alper, Nevra'nın hemen yanına, çok yakınına oturdu. O da ne yaptığını bilmiyordu. Nevra olduğu yerde huzursuzca kıpırdandı. Ne yapmaya çalışıyordu bu adam?
" Ben nasıl söyleyeceğim inan bilmiyorum." dedi Barış Alper. Nevra'nın aklına kötü senaryolar geliyordu. Ne diyebilirdi ki? Neden söyleyemiyordu?
" Kötü birşey olmadığına emin misiniz?" diye sordu Nevra. Kötü birşey olsun istemiyordu elbette ama sonra tek bir seçenek kalıyordu aklına gelen. Bu onu daha çok korkutuyordu.
" Benim açımdan kötü birşey değil ama... bilemiyorum. Benim sana söyleyeceklerimden sonra fikrin ne olursa olsun aynı şekilde devam edelim olur mu?" diye sordu Barış Alper. Nevra'yı tamamen kaybetmek istemiyordu. En azından arkadaş kalsalar, az da olsa görseydi Nevra'yı.
" Barış Alper Bey, ben sizi az çok anlıyorum..." dedi Nevra, resmiyetini koruyordu hâlâ.
" Bey deme lütfen." diyerek sözünü kesti Barış Alper.
" Barış Alper, sen benim öğrencimin velisisin. Senin kuzeninin öğretmeniyim ben." dedi Nevra. Bunda ne gibi bir sorun olabilirdi ki? Bahane olarak bunu mu kullanıyordu yoksa? Bu kadar mı istemiyordu?
" Bu bir engel değil ki, ben Ayşegül'ün kuzeniyim sadece. Ben seni ilk gördüğüm günden beri aklımdan çıkaramıyorum, senden hoşlanıyorum. Hep aklımda sen varsın. Çok denedim, başkalarını almaya çalıştım hayatıma ama olmadı, yapamadım. O gün kafede gördüğün kadınla da aramda hiçbir şey geçmedi yemin ederim ki. Yapamazdım zaten aklımda sen varken başka bir kadın olamazdı, olmadı da." diyerek kendini açıkladı bir çırpıda. Söylediği her kelimeden sonra Nevra'nın gözlerinin içine içine bakıyor, bir anlam çıkarmaya çalışıyordu. Kadın ne diyeceğini bilemiyor ve şaşkınlıkla dinliyordu kendisini.
" Ben bilmiyorum, ne diyeceğimi bilemiyorum. Seni üzmek de istemiyorum." Üzmek? Barış Alper'i kimse üzemezdi ama bu sözler bile onu üzmeye yetiyordu.
" Hayatında biri mi var?" diye sordu Barış Alper. Belki bu yüzdendir diye düşündü. Cem'den de bu yüzden kaçmıştır diye düşündü.
" Hayır yok."
" O zaman ben seni beklerim Nevra. Sen beni sevene kadar beklerim. Eğer istemezsen arkadaşlığımız da bozulmasın lütfen." dedi Barış Alper. Herşeye rağmen beklerdi, bir ayda beklerdi, bir yılda. Yeter ki Nevra istesindi.
" Merak etme, arkadaşlığımız bozulmaz." dedi Nevra. Barış Alper, bu gece ilk defa gülümsedi. Nevra da bu içten gülümsemeye karşılık verdi.
Bir süre karşılıklı bakışıp, gülüştüler. Dışarıdan biri görse deli bunlar derdi ama onlar gözleri ile konuşmaya çalışıyorlardı sanki. Nevra gözleri ile birşeyler anlatmak istiyor, Barış Alper de onu anlamaya çalışıyordu.
Nevra hislerini kolay kolay söyleyebilen, kendini ifade edebilen biri değildi. Bu hayat koşuşturmacasında, hayatına hiçbir erkek girmemiş, kimseden hoşlanma yada birine aşık olma fırsatı olmamıştı.
O da karşısındaki adama karşı birşeyler hissediyordu. O gece Cem'in kendisine olan hislerini söylemesine fırsat vermeden eve gitmiş ve bütün gece Barış Alper'i düşünmüştü. Ne kadar kendine yediremesede adamı basbaya kıskanmıştı. O kadınla aralarında birşey olmaması Nevra'yı bir nebze de olsa rahatlatmıştı. Barış Alper'den hiç beklemediği bir itiraf da almıştı. Adam şak diye senden hoşlanıyorum demişti.
Şimdi ise nasıl söylesem diye düşünüyordu. Söyleyemezdi ki. Nasıl söyleyeceğini bilmiyordu. Bugün değil belki yarın belki de yarından sonra ama en nihayetinde bir gün söyleyecekti. Bir gün tüm cesaretini toplayıp herşeyi göz ardı edip cesurca karşısına çıkacak ve bende senden hoşlanıyorum, diyecekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
kalbimin sesi
Fanfiction" Adınız neydi?" diye sordu kadın. " Bilmiyor musunuz?" diye sordu adam. Bilmemesine imkân yoktu. Her kadın bilirdi onun kim olduğunu. " Daha önce tanışmadığım velilerin adını bilmiyorum."