6

234 46 75
                                    

Mert Hakan:
barışa yanık olduğunu biliyoruz ammavelakin yine de gsli hırka giymen🤷🏼‍♂️
cok düştün ismail👎🏻

yarramin basi bi oyle diyon bi boyle diyon
dusunup vermis iste
aglama

Mert Hakan:
ıy şimdi ona sarılarak uyursun sen
yastık kılıfı olarak bile kullanırsın 😰

sikintilarin var
gercekten

Mert Hakan:
en azından takımımızı satmıyoruz
etek de giyiyorsundur sen

NE ZAMAN takimimi satmisim acaba
kendi dolabindan ver de giyelim bi tane

Mert Hakan:
ne mi zaman satmışsın
tüm gün üstünde barışın hırkaya sarıla sarıla gezerken öyle demiyordun😂🙈

usuyordum amk tabi sarilcam

Mert Hakan:
gec onu
etegin ne renk ismaill

bana o kadar laf ediyon da
asil barisa asik olan sensin bence
arkadasina asik olmayi yediremedin mi yoksa hm😝

Mert Hakan:
ne
NE
OSNSHJSKSMBXHSKKSNBXHSKSNBZGSKZHHDJSKSNXHHSKSNXBHSOSNHXHS
barış ve ben mi
beynin çok küçük ismail

hassiktir lan
harbi onu mu seviyorsun amk
random bile attin
barisa soylemezsem gotumu siksinler

Mert Hakan:
kafanda kuruyorsun

nasilmis gotten uydurmalarla iftira atmak
gerci seninkiler tutuyo amk/

Mert Hakan:
iftira mi💥
gercekten ne zaman itiraf ediceksin isot
biz biktik bak🤠

itiraf edicek birsey yok ki amk
bence sen ne yap biliyon mu
az kitap falan oku belki beynin gelisir

Mert Hakan:
itiraf edicek bir sey yok mu
o gun bi gelsin
sana az gotumle gulmeyecegim ismail

Yazdıklarını görüldüde bırakıp soyunma odasının bulunduğu binaya doğru ilerledim. Bulunduğum yerden gözüken sahanın kenarına baktım. Sırtını sahanın tellerine yaslayarak oturmuş Mert Hakan elindeki telefonla ilgileniyordu. Gözlerimi devirip binaya girdim.

Soyunma odasından gelen bağırış sesleriyle hızla oraya ilerleyip sertçe kapıyı açtım. Açtığım gibi yerde yatan Semih'in üstünde onu yumruklayan Barış'ı gördüğüm gibi donakaldım. Kocaman açılmış gözlerim ve titreyen ellerimle sertçe Barış'ı Semih'in üstünden attım. Hızla Semih'in yanına çöktüm ve kafasını kucağıma doğru çektim.

Nasıl dövüldüyse gözlerini zor açıyordu. Suçlayan gözlerimi Barış Alper'e çevirdim. Onun da yüzündeki morlukların altta kalır bir yanı yoktu ama kucağımdaki bedenle Barış'ın cüssesi bir değildi.

"NE YAPTIN SEN AMK"

"O BAŞLATTI GELDİ BANA BULAŞTI"

"ÇOCUK MUSUN SEN GERİZEKALI SUS"

Dediğime diyecek birşey bulamamış olacak ki susmuş, sinirli gözlerle Semih'e bakıyordu. Elimi kucağımdaki çocuğun yanağına koyup hafifçe vurdum. Gözleri kapanıyordu. Adını seslenince biraz kendine gelip öksürdü. Öksürükten sonra mermer zemine kan tükürdükten sonra doğrulmaya çalıştı.

Sırtından destek vererek oturmasına yardımcı oldum. Karşısında dikilen Barış'ı görünce bir anda güç gelmiş gibi kalkıp, Barış'ı gram etkilemeyecek güçle ittirmişti. Onu ittirip kendisi gerileyince kalktım ve desteklemek için kolumu omzuna attım.

"Bir dur Semih ya"

"Ne durması İsmail bırak anasını sikeyim şunun"

Cızırtılı çıkan sesiyle dediğinin üstüne Barış da direkt cevap vermişti.

"Ağzını topla, sikmeyeyim"

Kolumun altında zor ayakta duran Semih'in üstüne doğru yürüyen Barış'ı ittirmiştim.

"Lan bir durun yetmedi mi kavganız, Semih sen de dokunsa öleceksin ne tripleniyon, ilerle şimdi"

Semih'i kolumun altında tutarak ilerlemiş, sinirli bir boğaya benzeyen Barış'ı arkamızda bırakmıştım. Binadan çıkarken bizi gören sahada oturanlar önce suspus olmuş, sonra ise ne olduğu hakkında sorular yağdırmaya başlamışlardı.

Elimin altında kuş gibi titreyen çocukla ne yapacağımı bilememiştim. Ya hastaneye gitmemiz ya da daha da yorulmaması için bir kenara oturtturmam gerekti. Bulunduğumuz yer biraz şehir dışında olduğu için hastane uzakta kalıyordu. Bu sebeple hastaneye gitme seçeneğini eledim ve elimde kalan tek çözümle sahadakilerin yanına ilerledim.

Hepsi suspus olmuş, bize meraklı gözlerle bakmaya başlamışlardı. Semihi Altay'ın sırtına yaslanacak şekilde otutturdum. Talha hemen kuzeninin yanına gidip ona sorular sormaya başladı. Kalabalık başımızı sarınca biraz geriledim. Gelip ne olduğunu soran İrfancan'a bildiğim kadarını izah ettim.

İrfancan da Semih'in yanına gittiğinde Semih'in dağılmış yüzüne hüzünlü gözlerle bakmıştım. Barış Alper Semih'i tanıdığından beri eski Barış Alper gibi değildi sanki. Gereksiz yere kavgalara girmezdi mesela. Herkese nazik olan çocuk neden birden böyle işler yapıyordu anlamlandıramıyordum.

Mert Hakan'ın oturduğu yerden aniden sinirle fırlamasıyla kafam ona döndü. Gözlerim gözlerine değince her zamanki gibi hızla çekmedi, uzun uzun baktı. Öğlen güneşinin altında kahveden bal rengine dönmüş gözleri ve çatık duran kaşlarıyla içime bir bunaltı düşürdü.

Arkasını dönüp koşar adımlarla soyunma odasına ilerleyince Barış'ın yanına gittiğini anlamıştım. Arkasından o gözden kaybolana kadar baktıktan sonra Semih'in yanına gittim. Hocaya durumu anlatmış, yoğun azarlar eşliğinde antrenmanı ertelettirmiştim.

-

kebap oldum yiyen yok lili
sanguk serili gulluk perili silfanlim

kebap oldum yiyen yok lilisanguk serili gulluk perili silfanlim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


ankara rüzgarı, meismHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin