Son akış bölümü.
*_*_*_*_*_*_*_*_*_*_*_
"Uyanmayacak mısın?" Diye sordu Minho. Bir yandan da Jisung'un gözüne gelen saçlarla oynuyor, tatlı yüzünü seyrediyordu.
Küçük olan gözlerini açmadı, belli belirsiz bir kafa hareketi ile onayladı. Uyuduğu için yanakları daha tombuldu, Minho her sabah gördüğü manzarayı sebepsiz yere bu gün daha sevimli buldu. Jisung akşam pijamasını giydikten sonra Minho'nun sevgi sözcüklerini anlayamadan uyuya kalmıştı.
Minho saçları kulağının arkasına çekti, yanağını okşadı küçük dokunuşları ile, ince çarşafı göğsünden omzuna çekti. Jisung yüz üstü yatıyordu, başı yana düşmüştü. Bu yüzden rahatsız görünüyordu, Minho öyle düşünmüştü ve yazarda öyle düşünüyordu. Çünkü boyun tutulması hep böyle yatmaktan oluyordu. (!)
Kafasını yastığa yerleştirdi, biraz eğildi ve yanağını öptü. "Sana bayılıyorum," kulağının yanına fısıldadı. Jisung zaten yarı ayık olduğu için karşılık olarak mırıldandı, tatlı uykusundan ayrılmak istemiyordu ama sevgilsinin amacının bu olduğunu bulanık aklıyla bile anlamıştı.
Minho nazikçe sarıldı ona, kafasını göğsüne koydu, Jisung'un minik parmaklarına kenetledi elini, öyle biraz bekledi. Küçüğün düzenli alçalan göğsü uykusunu getirdi ama uyumadı daha doğrusu kendisini sıktı. Kafasını biraz kaldırdı, akşamdan kalma kızarık boyuna yaklaştı, nazikçe kelebek öpücükleri bıraktı. Jisung'un aksine onun enerjisi tavandı.
Gördüğü kızarıklıkların üstüne bir sürü minik öpücük koydu, göğsünde yatarken ensesindeki dalgalı saç tutamları ile oynadı, yumuşakça sarılıyordu, ağırlığını üstüne vermemeye çalışarak. Parmak boğumlarını sıktığı elini kaldırdı, onunda üstüne bir öpücük bıraktı, "balım," mırıldandı, çenesini kaldırdı, sevgilsinin yüzünü izledi.
Boşta kalan eli tekrar yanaklarını okşadı narince, sonra ona bakan kahve gözler ile birleştirdi gözlerini. Gülümsedi, karşılık aldı. "Günaydın,"
"Evet," diye karşılık verdi Jisung. Sevgilisinin tuttuğu elini sıktı biraz, hantal hareketlerle boynuna sardı bir kolunu, çözmedi ellerini.
"Nasılsın?" Minho soruyu sordu, Jisung gözlerini biraz daha araladı, "Senin kadar dinç değil," esneyip tekrar gözlerini kapattığında Minho'nun tebessümü büyüdü, onun üstünden ayrılıp kendi tarafına uzandı, komodinin üstündeki telefondan saate baktı, 08:12 yaz ayında geç. Güneş'in yakıcı ışıklarını perdi engel olmasa etraf kavrulacak gibiydi. Minho zaten kavruluyordu.
Akşam koynunda uyuyan Jisung'un etkisinden çıkamamıştı hâlâ. Sonra tekrar sevgilisine döndü, burnunu boynuna yasladı, onun teni kokuyordu sadece. Banyoda, Jisung'un şampuan zulasının içinde kokusuz şampuan bulmuştu, küçük bir itişme yaşanmıştı:
"O çok uzun zamandır var saçlarımı dökmesini istemiyorum,"
"Üstündeki jelatini bile açmamışsın," gülmüştü sonra Minho, küvetin yanına diz çökmüştü, "senin kokunu en iyi şampuana yeğlerim."
Biraz soludu onun tenini, omzuna bir öpücük koydu, ona bir sürü minik öpücük vermek istiyordu sanki dünün kaçamağını uzaklaştırmak için. Minho sonunda içindeki şeytanın istediğini yapmasına izin verdiği için harika hissediyordu. Minik masum bir şeyi tatmak ne kadar garipti, içi hayatında hiç salgılamdığı hormonları salgılıyordu sanki, bu his onu tepnip mutluluğunu bağırmaya itiyordu.
"AAAAAAĞAĞA!" Kapının arkasında birileri çığlık attığında tek Minho değil Jisung da kapıya baktı, sonra yorgun gülücükler saldı Jisung, "babası geliyor, mutlu." Jisung, Jungkook'un neden çığlık attığını açıkladı Minho'ya.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kısasa Kısas |Minsung✓✓
FanfictionJisung lise için Busan' dan Seul' e annesinin ısrarları ile gider. Oraya gittiğinde kalacağı yurdun iki bloğu vardır. Her iki blok da birbirleri ile anlaşamazlar. Ve Jisung sanki bunu gidermek için gelmiştir. O anlaşmazlıkları hiç fark etmez çünkü h...