Dudaklarımı ısırarak arkamdaki sese dönüp hemen saygıyla eğildim. Bu prens Paul'un ta kendisiydi. "Prensim...Şey..prenses Darla...şey" etrafıma bakarak bir yalan bulmaya çalışıyordum. Ama fena boka basmıştım bu adam kraldan bile daha despot şimdi beni yine zindana kapatmasa bari.
"Ney?" dedi tek kaşını kaldırarak. Tekrar dudaklarımı ısırdım. Kop ulan kop konuşamıyorsan kop bari dilsiz desinler en azından." Prenses Darla bir şeyler almamı istemişti de...Ben de kayboldum da" Prens bu dediğime hiç inanmamış bir ifadeyle bakıyordu yüzüme. "Senin üstündeki Darlanın değil mi? Hırsız mısın yoksa sen!" hemen telaşla cevap verdim."Hayır hayır asla prenses kendisi verdi yemin ederim hatta kendisine de sorabilirsiniz gerçekten. Ben öyle biri değilim. Zaten kendi-" Prensin elini kaldırmasıyla ağzımı hemen kapattım. Yüzünü buruşturup. "Ne kadar çok konuşuyorsun sen" dedi memnuniyetsizlikle.
Prens bir adım bana doğru attı ve sonra bir adım ve bir adım derken neredeyse dibimdeydi. Olanları şaşkınlıkla takip ediyordum. Kokusu burnuma gelecek kadar yakındı. Yeşil gözlerindeki dalgalanmalara kadar görebiliyordum. Gözlerimin içine o kadar dik bakıyordu ki istemsizce bakışlarımı yüzündeki diğer ayrıntılara kaydırdım sakalları hafif hafif çıkmaya başlamıştı. Sol yanağında bir çizik vardı ve bu gerçekten çok hoş duruyordu. Gözlerim istemsizce kalemle çizilmiş gibi olan dudaklarına kaydı fakat ateşe değmişim gibi hemen kaşlarımı çatıp başımı dikleştirerek gözlerine baktım o ise her zamanki ifadesiz gıcık sıfatıyla bakıyordu.
Bu kadar açık bir yerde niye bu kadar dibime girmişti. Biri görse edepsizlikle yargılardı beni. Yani kapalı olan yerde de dibime girmesin de en azından orda kimse edepsiz diyemezdi. Zaten yaklaşan o edepsiz olan benim bu mantığı da anlayamıyorum ama.
"Çekilecek misin artık önümden!" dedi dudaklarıma doğru. Belki de dudaklarıma doğru değildi ama o kadar kısık bir sesle söylemişti ki insan bir sarsılmıştı sanki. Kafamı iki yana sallayıp hemen önünden çekilip tekrar reverans yaptım. Ve o kapıdan geçene kadar kafamı kaldırmadan toprak zemine diktim bakışlarımı.
Prens geçince sağ olsunlar beni de kapıdan geçirdiler. Prens önümde yürüyordu. Geniş omuzları ve uzun boyuyla gerçekten bir kızı etkileyebilecek görünüşe sahipti. Fakat o despot kendini beğenmiş acımasız hali gözlerimin önüne gelince bütün çekiciliği kayboluyordu.
+++++++++++++++++
Dün saraya girdikten sonra direkt olarak odama gelmiştim zaten saat bir hayli geç olduğu için ortalarda gezinmemin pek bir anlamı da yoktu. Gloria bütün gün nerede olduğuma dair beni sıkıştırsa bile bir şekilde onun sorularından kurtulmuştum. Şimdi de Prenses Darlanın odasına doğru gidiyorum.
Sarayın büyüsüne kapılıp asıl hedefimden şaşmıştım buradan kaçmak için araştırmalar yapacağıma saçma sapan işlerle uğraşmak canımı sıkıyordu. Ailemden ilk defa bu kadar uzak kalıyorum kim bilir şimdi ne haldedirler. Özellikle kardeşim Hector sanki burnumda tütüyor .
Darlanın kapısının önüne gelince düşüncelerimi itip kapıyı ufakça çalıp içeriye girdim. Darla aynalı masasında oturmuş saçlarını taramakla meşguldü. Beni görünce heyecanla ayağa kalktı.
"Alyada!" Öncelikle reverans yapıp selam verdim sonra küskün bir ifadeyle."Merhaba prensesim" Diyerek yanına doğru adımladım. Benim sesimdeki kırgınlığı anlayınca dudaklarını büzdü. "Özür dilerim. Hepsi Hardy'nin yüzünden oldu. Bana senin biraz daha gezmek istediğini söyledi. Yoksa seni asla bırakmazdım. Buraya gelince söyledi gerçeği fakat bu sefer de yemeği kaçıracaktık.. Gerçekten özür dilerim." Dedi ellerimi tutarak. Bir prensesten özür duymak gerçekten gururumu okşamadı değil.. Aslında biraz daha bu durumu uzatıp sahte prensesliğin tadını çıkarabilirim de neyse artık...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SON DURAK
Historical FictionBen krallığın kurbanı, tüm hayatım veriyorum tüm hayatımı adıyorum. İsteyerek ve belki de istemeyerek. Bütün olayların ortasında tek başımayım. Ben hizmetli Alyada. Krallığın bir köşesine atılmış hizmetliyken, krallığın kaderini değiştirecek bir in...