''Kaybetmeye alışmak, onun kokusundan vazgeçmek kadar zordu. Dudaklarından dökülen her bir satır, beni ona daha fazla bağlamaya yetiyordu.Kokusu ise... benim asıl benliğimin o olduğunu hatırlatıyordu.''
*
Acı iliklerime kadar işlemişken, zorla tebessüm gösterip her an etrafıma mutluymuşum gibi davranıyordum artık.
Annem bir meme kanseri.
Geç kalınan teşhis yüzünden günden güne gözlerimin önünde eriyişini seyrediyorum.
Öyle can alıcı bir şey ki bu,
Bir insan canın bedeninden diri diri sökülmesine nasıl dayanabilir ki?
Avuç içimde ki parmakları kıpırdanırken, zorla içine çekebildiği nefesi boğazında düğümleniyordu.Acıyı en derinden, iliklerine kadar işlemişken, göz kapakları ağır hareketlerle birbirine karışmış kirpiklerinden ayrılmaya çaba gösteriyordu.
''Seni seviyorum,'' sözcükler bir zamanlar kulağına heyecan verici gibi geliyordu ama şimdi bu iki kelimeyi söylerken, elveda ediyormuş gibi dökülmüştü soğuktan çatlamış, kurumuş dudaklarından.
''Veda eder gibi söyleme,'' gözyaşlarının akmasına engel olamıyorken boşta kalan elini ağzına götürüp, dudaklarının arasından kaçan hıçkırıkları durdurmaya çalışıyordu.
Avucunun içinde ki titrek parmaklar hareket etmeyi bırakınca, kadının göz kapakları kapanmıştı.
Soğuk, sonbahar sabahında odanın içinde bir ölü bedene sarılmış, haykırışlarıyla gözyaşlarına boğulmuştu küçük kız.
''Gitme!'' diye haykırdı var olan gücüyle.
''Anne, gitme!''
Elimde ki kitabı masanın üzerine bırakırken ben de küçük kız gibi kısa saniyeler içerisinde hıçkırıklara boğulmuştum.Kütüphane de olduğumdan dolayı ağlamanın zamanı değildi, biliyordum ama buna engel olamıyordum.
Ölmüştü!
Küçük kızını şu büyük, kocaman dünyada yapayalnız bırakıp gitmişti!
Etrafımda ki insanlar bana kaçamak bakışlar atarken rahatsız olduklarını belirten mırıldanma sesleri ilişti kulağıma.
Sandalyeyi geriye itip ayağı kalktığımda, hırkamın kollarını çekiştirip bir elimi ağzıma kapadım ve boşta kalan elimle masa da ki çantamı omzuma takıp kitabı ellerimin arasına aldım.
Ağzımdan yerli yersiz hıçkırıklar kaçarken, gözlerimde ki yaş birikintileri önümü görmemi zorlaştırıyordu.
Neden böyle bir duruma düşeceğimi bile bile okuyordum ki bu kitapları?
Kendi kendime acı çektirmek niyeydi?
Annemi benim de bir gün böyle kaybedeceğim, bizim de sonumuzun böyle olacağını hep kendi yüzüme vurmak niyeydi?
Elimde ki kitap yere düşerken, kemik çerçeveli gözlüğüm burnumdan kaydı.
''Dikkatli olsana biraz ya!'' diyerek gelişi güzel bağırdığımda hala kütüphaneden çıkmadığımdan kısa sürede herkesin gözü bana dönmüştü.Bu defa, ''Sessiz olur musun?'' , ''Artık susacak mısın?'' gibi tepkiler aldığımda etrafa kaçamak bakışlar atıp özür dilediğimi belirten sözcükler mırıldandım.Tekrar karşımda durup, bana boş gözlerle bakan çocuğa çevirdim gözlerimi.
Elimden düşen kitap sayesinde boşta kalan elimle gözlüğümü düzeltip, omzumda ki çantamı kaymaması için kulplarından tutup geriye doğru itekledim.
Karşımda çemkirdiğim çocuksa dizlerin üzerine çömelip benden önce kitabımı uzun parmaklarıyla kavradı.Ayakta doğrulduğunda yüzünde çözemediğim bir ifade ile dalgaya vuran bir gülümseme oluşmuştu.
''Burasının kütüphane olduğunu unutmamalısın küçük bayan,'' sinirle önüme uzattığı kitabı elinden kurtarmayı amaçlayarak elimi uzatmıştım ki o kitap olan elini arkasına saklamış, boşta kalan eliyle ''Ben Umut,'' diyerek uzattığım elimi kavramıştı.
Ben ona şaşkın gözlerle bakarken, elimi bırakmayacağını anladığımda, ''Ece,'' diyerek uzun parmaklarından parmaklarımı hızla çekerek ayırdım.
Yüzünde oluşan tebessüme anlam veremesem de, sinirden yanaklarımda kurumuş olan gözyaşlarımın tenimde kalmasına izin vererek, gözlerimi ovuşturma çabasına girmedim.
Tekrar elimi uzattığımda kitap olan elini uzatarak, kitabı almama izin verdi.
''Tanıştığımıza sevindim Ece,'' yüzünde ki gülümseme dudaklarının kenarında ince çizgiler halinde yayılırken yanımdan geçip gitmişti.
''Bende,'' diyerek mırıldandım ama daha sonra ne dediğimi anladığımda başımı sağa sola sallayarak, kütüphanenin kapısını açıp, dışarıya çıktım.
Soğuk ayaz, çatlamış dudaklarımı sızlatırken adımlarımı hızlandırarak hastaneye doğru yol aldım.
Gerçek hayat beni;
Annemin yanında,
Alıştığım iğrenç hastane kokusu içinde,
Varla yok arasında varsayılacak bir bedenin içinde bekliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sen Kokulu
Teen FictionAcıyı bu yaşıma dek iliklerime kadar yaşadım, Şimdi ise iliklerime dek seni hissediyorum. Kokun... hastane odasının berbat serum kokusunu alıp götürüyor. Üzerime sinmişsin bir kere sen, Nasıl vazgeçebilirim ki ben, bütün benliğim senken, var olan bi...