" Bazı gerçeklerle yüzleşmek, can acıtsa da hayatınızı ipten alır."
— Charles Bukowski10. Bölüm: Silah
Casinoya girdiğimizde herkes kendi halinde takılıyordu. Bazıları içki içiyor, bazıları birtakım ünlülerle tanışmak için fırsat kolluyordu.Biz ise Atlas ile birlikte kenar köşe bir yere geçip insanları inceliyorduk. İsmet'in dediğine göre Haluk daha gelmemişti. Zaten biz de henüz görmemiştik.
"Hadi amına koyayım ya." Kol saatime bakıp mırıldandığımda Atlas kafasını bana çevirdi. O da sıkılmış gibi duruyordu.
"Bizim burada ne işimiz var ya," dedim bıkkınca. "Adam da öldürmeyeceğiz ki."
"Sen baya zevkle yapıyorsun işini herhalde." dedi beni süzerken. Ben de omuz silktim.
"Ben bunu bir iş olarak yapmıyorum.. senin aksine. Ben sandece davam olan insanlarla uğraşıyorum. İki kişi kaldı zaten. Sonra işim bitecek herkesle."
"Biri Ahmet Özdemir, onu anladık. Öbürü kim?"
Duygusuz bakışlarımı onu çevirdim. "Seni ilgilendirmez."
"Sakin ol şampiyon. Sormadım say." dedikten sonra masada duran viskisini eline aldı ve birkaç yudum içti.
"Dayını sormayacak mısın?" diye sordum. Aslında bunu sormanın ne kadar doğru olup olmadığını kafamda tartıyordum ki bana çevirdiği gözlerindeki alevi gördüğümde bunun doğru bir soru olmadığını anlamıştım.
"O konuda seninle hesaplaşacağız, rahatta kal."
"Ne o?" dedim tüm bedenimi ona çevirip omzumu duvara yaslayarak. "Beni mi öldüreceksin?"
Sesimdeki alayı fark etmiş olmalı ki bardağı tutan eli daha da sıkılaştı.
"Onun da zamanı gelecek. Diyorum ya, rahatta kal."
Bardağımdaki sıvıya gözlerim takılmışken "Üzülüyorum sana." dedim. "Her şeyi bilsen eğer hala böyle konuşur musun acaba?"
Ne demeye çalıştığımı kesinlikle anlamamıştı. Öyle ki bu çatılan kaşlarından anlaşılıyordu zatem.
"O ne demek?"
Onu taklit ettim bu sefer. "Onun da zamanı gelecek, rahatta kal."
Tam konuşacaktı ki çalan telefonuyla birlikte elini cebine attı.
"Efendim? Tamam. Arayacağım."
Ne oluyor gibisinden gözümü kırptığımda "Gelmiş." dedi.