Mustafa bir yandan babasının bu durumuna üzülürken bir yandan da bu hastalığın onun kaderi olduğunu ve bu sayede İkra'yla tanıştığı için de mutluydu. Fakat Mustafa'nın mutlulukları hep yarım kalmıştır. Zaman, genelde oyunu oynar ve Mustafa bir anda mutsuz olurdu. Bu defa gecikmiş miydi sanki? Ya da daha büyük bir yıkımla mı gelecekti? Fırtına öncesi sessizlik gibiydi. 'Belki de Mustafa'yla oynamayı bırakmıştır kim bilebilir!' Zaman, Mustafa'nın böyle düşünüp yoluna mutlu bir şekilde devam etmesini istiyordu. Çünkü vuracağı darbeleri daha derinden hissetmesini istiyordu. Mustafa mutlu olmamalıydı gerçek anlamda. Bunu kim değiştirebilirdi ki? Her anında yanında olacak, her koşulda onu sevebilecek, zaman onu ne vakit yıksa elinden tutabilecek kim var ki? Bu kötü zamanı sevgi mi yenerdi? Ya da büyük bir aşk mı? Evet belki büyük bir aşk yıkabilirdi zamanın bu kötü planlarını...
Hastanede ikinci ve son gündü. Son kontroller yapılıp tedavi yöntemi belirlenecekti. Mustafa ise İkra'sından ayrılacak diye çok üzülüyordu. Artık bu kadar sık göremeyecekti. Belki de hiç. Buna bir çare bulmalıydı. Numarasını mı istemeliydi? Evine kadar takip mi etmeli yoksa? Ne yapacağını bilmiyordu. Ama artık İkra'sız yaşayamazdı bunu çok iyi biliyordu. Acaba danışmadan mı alsa numarayı. Ama bu da olmazdı. Yerinde duramıyordu. Kendi kendini yiyip bitiriyordu. Ve zaman yine aleyhine işliyordu...
Selim bey odasında televizyon izliyordu. Bir türlü kurulmayan hükünetten dolayı partilere sitem ediyordu. Belirsizliğin zarar vereceğini biliyordu...
Mustafa yine fotoğraflarla beyin Jimlastiği yaptırmaya için gelmişti. Babası sonra dedi ama Mustafa ikna etti. Çünkü unutulmak istemiyordu. Kendi küçüklük resmini de getirdi. Çünkü unutacaktı çoğu kişiyi. Unutacak olsada en son kendisini unutması gerekiyordu. Şuan yanında kalabilecek, en iyi destek olabilecek tek kişiydi. Diğerlerinin işleri ve eşleri vardı. Mustafa'nın da artık bir işi vardı ama göreve başlamasına daha zaman vardı...
Mustafa "bu benim annem, Dilara. Bunlar ablalarım Buket, Seda, Elif. Bu abim Abdullah. Bu da ben Mustafa. Bak bunlar da benim küçüklüğüm. Hatırlıyor musun sen çekmişsin galiba?"
Selim bey " evet hatırlıyorum oğlum. Hatta bu resimleri Hümeyra halanla. Hümeyra halan. Hümeyraa...." yine hastalanmıştı. Kurthan ve Cengiz bey hemen geldiler. Belirli notlar almaya başladılar. Selim beyin sol eli yine aynayı arayıp buldu. Kalbinin üzerine koydu. Sakinleşti. Etrafına bakındı. Doktorlar gelmişti. Aynayı eli titreyerek yerine koydu. Kendine gelmişti tamamen. Doktorlar odadan ayrılıp kendi odalarına geçtiler. İkra geldi bu defa odaya. Mustafa yine kendini hayal alemine çoktan bırakmıştı. Sadece onu izliyordu...
İkra az çok tedavi yöntemini biliyordu. Ama Mustafa'ya söylemeyecekti. Neler yapacak, ne hissedecek merak ediyordu...
İkra" son gününüz hastanede. Umarım memnun kalmışsınızdır"
Mustafa"son gün mü? " dedi ve bir anda çökmüştü. Artık göremeyecek miydi aşık olduğu kadını?
İkra odadan çıkıyordu. Mustafa, onu kaybolana kadar izledi. Bu belki de onu son görüşüydü...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TESADÜFÜN ADI ALZHEİMER
Aktuelle LiteraturAkrep Dede ölmeli... Herkes unutur. Bazıları sevdiğini, bazıları da bir olayı. Bunu isteyerek yapar insan, bazen de istemesen bile unutursun. İpler elinde değildir. Bir uçurtma misali, kader seni nereye yönlendirse oraya gidersin, rüzgar seni savu...