Tam bir yıl geçmişti olan bitenlerin ardından, koskoca bir yıl. Zaman hızla akıp gitmişti ama ikisinin de hayatlarında çok şey değişmişti. Saliha, birinci ligde bir takımla sahalara çıkmış, profesyonel kariyerine ilk adımlarını atmıştı. Yeni takımına alışmak zaman almış olsa da, sonunda formunu bulmuş, takım arkadaşlarıyla uyumlu bir ritim yakalamıştı. İlk başta zorlanmıştı; antrenmanlar yoğun, maçlar yorucuydu. Ama pes etmedi, Hande'nin sürekli yanında olduğunu bilmek ona güç veriyordu. Hande ise Eczacıbaşı'nda her zamanki gibi göz dolduruyordu, sahada fırtına gibi esiyor, takımına zaferler kazandırıyordu. Ama her galibiyetin ardında, Saliha'ya yazdığı kısa mesajlar ya da arada sırada yaptığı küçük sürprizler vardı. Maçlar arasında buldukları her fırsatta birbirlerini ziyaret ediyor, desteklerini hissettiriyorlardı. Hande ise her gün onu cesaretlendiriyordu. "Gör bak, seninle sezon sonu aynı salonda olacağız," diyordu. Artık sezonun son maçları oynanıyordu.
"Aşkım, çantanı unuttun!"
"Ah, geldim, geldim."Hande, merdivenlerden tekrar çıkarak Saliha'nın elindeki çantayı aldı. Saliha'yı kendine çekip dudaklarından öptü.
"Şans öpücüğümü de unutmuşsun!"
"Çok şapşalsın."
"Evet, ama senin şapşalınım."
"Evet, hadi ama, biraz daha burada durursan geç kalacaksın."
"Tamam, kaçtım ben!"Saliha, Hande'nin merdivenleri ikişer üçer inişini izledi gülerek. Ardından içeri girip sabahki kahvaltıyı topladı, hemen hazırlandı; maça o da gidecekti. Tribünden hem Hande'yi hem de Elif'i destekleyecekti. Bu sene, galiba bu seneydi. Play-off'larda Eczacıbaşı iyi iş çıkarıyordu.
Saliha, kahvaltıyı toparladıktan sonra hızla hazırlandı. Üzerine, Hande'nin formasıyla uyumlu bir sweatshirt giydi. Aynada son kez kendine baktı, ellerini saçlarının arasında geçirip derin bir nefes aldı. Hande'nin ne kadar heyecanlı olduğunu biliyordu ama Saliha da ondan aşağı kalır değildi. Sanki Hande'yle birlikte sahada olacakmış gibi içi içine sığmıyordu.
Saliha, evden çıkıp arabasına bindiğinde kalbi hızla atıyordu. Direksiyona sıkıca sarıldı, avuçları hafifçe terlemişti. Hande kadar heyecanlıydı, belki de ondan bile fazla. İçi içine sığmıyordu; bu, yalnızca bir maç değildi, bu Hande'nin maçıydı. Vakıfbank'ın oynayacağı kritik bir karşılaşmaydı ve her şeyin mümkün olduğunu düşündüğü bir gündü. Motoru çalıştırdı ve müziği açtı, ama radyoda çalan hiçbir şarkı heyecanını dindirmeye yetmiyordu. Zihninde yalnızca bir düşünce vardı: Hande.
Hande'nin sahada nasıl görüneceğini hayal ediyordu. Onun her maç öncesi nasıl konsantre olduğunu, soğukkanlı tavrını, ve ardından gelen o muhteşem performansı düşündü. Ama bu sefer Saliha'nın da bir katkısı olacaktı; tribünden onu destekleyecek, her şeyini bu maça verecekti.
Nihayet spor salonunun önüne vardığında nefesini tutarak arabadan indi. Atmosfer, daha kapıdan girmeden içine işliyordu. Salonun dışında bile hissettiği o enerji, adımlarını hızlandırdı. Tribünlerdeki yerini aldı ve sahayı görebileceği en iyi noktayı seçti. Salonun içi uğultularla doluydu; insanlar tezahüratlar yapıyor, ellerinde bayraklarla takımlarını destekliyorlardı.
Maçın başlamasına az kalmıştı. Hande sahada ısınmaya başlamıştı bile. Yüzünde hiçbir duygu belirtisi yoktu, tamamen işine odaklanmıştı. Topu eline alıyor, yerden sert bir şekilde sektiriyor, sonra tekrar kavrayıp sert bir vuruşla fileye gönderiyordu. Saliha onu bu kadar ciddi görünce derin bir nefes aldı. Hande'nin bu konsantrasyonu her zaman etkileyici bulmuştu, ama şimdi sahada buz gibi bir tavırla hareket ediyordu. Ona bakarken içindeki heyecanı saklamaya çalışsa da başaramadı.
Tam o sırada, Hande aniden başını kaldırdı ve Saliha ile göz göze geldi. Sanki bütün salon bir an için durdu. O an Hande'nin yüzüne yansıyan gülümseme tüm atmosferi değiştirdi. Buz gibi duran o ciddi yüz bir anda yumuşadı, gülümsemesiyle çekik gözleri daha da belirginleşti, gamzesi tatlı bir şekilde ortaya çıktı. Hande'nin o kocaman gülüşü, Saliha'nın kalbini ısıttı. Aralarındaki bu an, salonun kaosunun tam ortasında ikisi için özel bir dünyaya dönüştü. Hande tüm varlığıyla Saliha'ya bakıyordu, gözlerinde "Bu maçı senin için kazanacağım" der gibi bir bakıştı bu.