Şizofreni. Neredeyse herkesin bildiği ağızlarda basit bir hiçmişçesine gibi dolaşan o meşhur hastalık. Bu hastalığı sırf dikkat çekmek için olmak isteyenler, şizofreni hakkında hiç bir bilgisi olmadan sanki olmayan şeyleri görünce tüm dertleri bitecekmiş gibi düşünenler ve daha fazlası var. Peki bunu şizofreni hastalarına sorsak ne derdi? Onlar memnun muydu? Muhtemelen bir çoğu hastalığını bile kabul etmediği gibi, gördükleri şeylerden de memnun değildir. Kabul edenlerinse tek istediği bu hastalıktan kurtulmaktır.
Kim Seungmin...Henüz 19 yaşında yeni yeni reşit olan bir hazırlık öğrencisiydi. Üç yıl önce ona konmuş şizofreni tanısından dolayı evden bile çıkamayan bir gençti. Hayatını hem mahvedecek hem de en güzel anılarını yaşatacak o hastalığa yakalanmıştı.
Aslında her şey normal ilerliyordu. Ancak garip şeyler olmaya başlamıştı. Annesinin çağırmamasına rağmen ona seslenildiğini,bir süre sonraysa evde yalnız olmasına rağmen bir takım sesler duymaya başlaması gibi. Yanlış duymuşumdur, kulak çınlamasıdır diye diye geçiştirdiği ve herkesten sakladığı, hatta kendisinin bile bilmediği hastalığı giderek başına dert olmaya başlamıştı. Bir süre sonra daha da belirginleşen hastalığı artık geçiştiremeyeceği kadar ilerlemeye başlamıştı. Sürekli tekrarlanan garip sesler, birkaç saniye süren halisinasyonlar, her dakika aklına giren saçma düşünceler ve daha fazlası..
Annesi de artık oğlunda olan değişikliklerin farkındaydı. Sürekli kendi kendine konuşuyor, ruhsal olarak çok ileri geri hareketlerde bulunuyordu. Öğretmenleriyse artık derslerde dikkatsiz olduğunu, sürekli derslerle alakası olmadığı hakkında gereksiz şikayetler yağdıriyordu.Giderek asileşen ve içine kapanan bir çocuk olmaya başlamıştı. Evet, önceden de pek sosyal bir insan değildi. Asosyalliği hayatını ele geçirmiş bir konumdaydı. Yine de tek tük olan arkadaşlarıyla vakit geçirir, günün tamamı odasında olmazdı. Şimdiyse küstüm çiçeğine benziyordu, dokunsursanız tamamen kendi içine kapanıyordu. Odasından bile çıkmayan birine dönüşmüştü. Annesi depresyonda olduğunu düşünüyordu. Ancak depresyona girmesini sağlayacak bir olay yaşamamıştı son zamanlarda. Acaba benden sakladığı bir şeyler var mı diye merak ediyordu haklı olarak.
Çaresiz kalan annesi zaman zaman bu konuyu oğluyla konuşmaya çalışır, en azından ağzından bir iki laf almaya çalışırdı. Bazen en yakın arkadaşı Changbin'e sorardı. Ama son zamanlarda aldığı cevap sürekli aynıydı; 'Kendisi benle de konuşmuyor bayan Kim. Onun için endişeleniyorum. O iyi mi?'
Changbin'le geçen kısa telefon konuşması teşekkürler ile bitiyor ve eli boş bir şekilde ortada sap gibi kalıyordu annesi. Seungmin'se ergenlik yaşlarında olduğu için baskı da yapmak istemiyordu. Ama oğlu da inatla konuşmayı reddediyor, her şeye 'kendi kafanda kuruyorsun, abartıyorsun anne, ben iyiyim' cevaplarını vererek annesini geçirtiyordu.
En sonunda annesi kararını verdi. Bir psikoloğa randevu alması farz hale gelmişti. Psikoloğa mutlaka anlatırdı. Kim psikologlara güvenmezdi ki? Tabii bu güvenilirlikte tarafa göre değişirdi. Eğer hasta şanslıysa güvenilir bir psikoloğa denk gelir ve sizin 'aileme anlatmayın' dediğiniz şeylerin konusunu bile açmazlardı. Geriye kalan kitleyse anlattıkları her şeyi kelime kelime aileye anlatır, üstüne bir de kendi teşhislerini ve saçma önerilerini sunarlardı. Hastaya göre anlatmayan, aileye göre anlatan kısım güvenliydi.
Bir süre boyunca annesi psikologları araştırdı. En sonunda kendince güvenilir bulduğu, genel olarak ismi bilinen Bang Chan adlı birini seçmişti. Oğlu için sabahın körüne bir randevu ayarladı. Şimdiyse roller eşitlenmişti. Annesi, Seungmin'in kendi ruh halini ve yaşadıklarını sakladığı gibi Seungmin'den psikolog randevusunu saklamaktaydı.
Yaklaşık birkaç gün sonra Seungmin sabahın köründe deprem olurmuşcasına bir sarsılmayla gözlerini araladı. Direkt gözüne vuran güneş ışınlarıyla gözleri kısılıyordu. Annesi bir yandan 'Seungmin kalk oğlum, uyan' türü şeyler söylerken diğer yandan Seungmin'i dürtüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Saudade / Hyunmin
Fanfiction"Seungmin geçecek. Birlikte atlatacağız. Her saniyesinde yanında olacağım, söz veriyorum." Hyunjin'in güven verici gülümsesiyle Seungmin'in kalbi adeta ısınırken içinde bir şeylerin kıpır kıpır olduğunu hissetmişti. _________________________________...