"Sence de krallıklarımızı birleştirme zamanımız gelmedi mi Gerald?" Kral Antonio'nun sözü ile masa buz kesmişti sanki. Herkes yemek yemeği bırakmış kralın cevabını bekliyordu. Kral çatalına takmış olduğu eti yavaşça ağzına götürüp aynı yavaşlıkta çiğnemeye başladı.
Sanki bu sorunun geleceğini biliyormuş gibiydi. Oldukça rahat ve sakindi.Fakat Gurka krallığının kraliçesi bu soruyla paniklemiş gibiydi. Peçeteyle ağzını silip. Sahte bir şekilde kral Antonio'ya dönerek gülümsedi. "Bunları daha sonra konuşalım değil mi Antonio?" Uyarıcı şekilde söylediği kelimeler Kral Antonio'yu germiş gibiydi. Fakat hiçbir şey olmamış gibi gülümseyerek kafasını salladı.
Gurka krallığının kraliçesi julia son bir saattir yaptığı gibi yine kızlarını övmeye başladı. "Size prenses Helen'in seramik ile yaptığı sanatları anlatmış mıydım?" Bu dediğine göz devirdim. Hayır ama çok iyi yemek yaptığını, okumayı bildiğini okçuluk ve kılıç eğitimi aldığını oldukça donanımlı bir genç kız olduğunu söylemiştiniz.
Tam bu esnada bana dönük tarafa oturmuş olan prens Paul ile göz göze geldik. Çattığı kaşlarından göz devirdiğimi görmüş olduğu çıkarımını yaparak utançla (!) kafamı yere eğdim. Zaten en sevdiği hareket kaşlarıyla akrobasi yapmak olan biri için çok da zor değildi.
Kraliçe Julia hala kızını överken bir yandan oldukça gerçekten oldukça yavaş bir şekilde yemek yiyorlardı. prenses Helen annesinin onu övmesini hoşuna gidiyormuş gibiydi durduğu yerde gittikçe büyüyordu kızcağız. Doğrusu gerçekten güzel bir kızdı esmer kavruk teni ve kumral saçlarıyla güzelden daha çok seksi bir havası olduğunu söyleyebilirdim.
Konu bir süre daha prensesler iken bu konudan tek sıkılan ben olmamış olmalıyım ki Gurka krallığının tek erkek varisi olan prens Thomas konuşmaya dahil oldu. "Prens Paul, bir daha ne zaman savaşa gideceksiniz?" Prense yöneltilen soruyla prens kadehinden bir yudum alıp sesini temizledi. "Savaşın bir zamanı tarihi olmaz Thomas." Dedi soğuk bir şekilde. Thomas bu cevaptan rahatsız olmuş gibi yerinde kıpırdandı. "Tabii öyle.. Fakat sizin buralarda pek durduğunuz görülmüş şey değil o yüzden merak ediyor insan acaba askerliği bıraktınız mı diye." Prens bu soruyla birlikte samimiyetsizce gülümsedi. Bu vesileyle yanak kaslarının da çalıştığını görmüş olduk tabi. "Bırakmamı mı tercih ederdin Thomas?"
Ortalık yine buz keserken herkes gergince yerinde kıpırdandı. Bu ikili arasında ne olmuştu deli gibi merak etmiştim işte. Ayrıca Thomasın 'siz' diye hitap etmesine karşın prens Paul'un bu kaba tavrı da gözümden kaçmamıştı.
"Hayır tabi ki sahada sizin gibi cesur savaşçılara ihtiyacımız var." Bunu demesiyle prens Paul kaşlarını sanki olabilirmişçesine daha fazla çattı. Pek hislerini belli etmeyen birine göre oldukça sinirli gözüküyordu.
"Acaba bir gün seni de görür müyüz?" Sonra dudaklarını büzüp düşünürmüş gibi yapıp devam etti. "Benim olduğum yerde belki bir süreliğine." Bunu demesiyle kraliçe Juliayı bir öksürük tutmuştu. Aslında burada net bit şekilde benim olduğum yerde olursan seni öldürürüm. Demiş oluyordu. Prenslerin arasındaki bu düşmanlığın kaynağı neydi diye düşünmeden edemedim.Prensler birbirine öldürücü bakışlar atarken ilk pes eden prens Thomas olmuştu. Paul kafasını tekrar önüne çevirirken bir kez daha göz göze geldik fakat bu sefer bakışlarımı eğmedim gözlerindeki nefretim sebebini öğrenmek istiyordum. Fakat prens boş bakışlarına geri dönünce bu sefer gözlerimin hedefi prens Thomas olmuştu.
o da oldukça sinirli gözüküyordu fakat daha çok babasın attığı mahcup bakışları dikkatimi çekmişti. Sanki daha önce uyarılmış ve bunun utancını yaşıyormuş gibiydi. Bence onu buraya zorla getirmişlerdi. Çünkü gerçekten bulunduğu durumdan çok rahatsız gözüküyordu. E tabi beni de herkesin içinde tehdit etseler bende rahatsız olurdum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SON DURAK
Ficção HistóricaBen krallığın kurbanı, tüm hayatım veriyorum tüm hayatımı adıyorum. İsteyerek ve belki de istemeyerek. Bütün olayların ortasında tek başımayım. Ben hizmetli Alyada. Krallığın bir köşesine atılmış hizmetliyken, krallığın kaderini değiştirecek bir in...