Zeynep namazını kılmıştı. Ama Musab büyülenmiş gibi ondan gözünü alamıyordu. Bu kızı seviyordu. Onun büyüsüyle âşıktı.
Zeynep ayağa kalkmıştı ve seccadeyi katladıktan sonra koyacak yeri el yordamıyla arıyordu. Bu arada Musab'a doğru ilerliyordu.
Musab, Zeynep'i izlerken onun kendine doğru geldiğini görmüştü ama idrak edememişti. Zeynep tam karşısında durmuştu. İçindeki isteği bastırdı Musab. Bir an onun gördüğünü hayal etti ve sonsuz gibi gelen göz göze gelme eylemini gerçekleştirdiklerini hayal etti.
''Betül abla..'' Zeynep hareket etmiyordu ve Betül'e sesleniyordu. Musab'ın karşısında seslenmişti. Sezgileri karşısında bir şey varmış gibi hissetmesine neden olmuştu. Betül'den ses uzaktan gelince karşısındaki şeyi merak etti. Biraz dinleyince ses işitti. Bu daha çok soluk alıp verme sesiydi.
Evde kimse olmayacaktı. Bu kimdi?'' Kim var orada?'' Zeynep korkuyordu. Eğer hırsızsa neden bir şey yapmıyordu? Betül ablanın eşi ise haber vermez miydi? Şimdi kumaş sesi duyuyordu Zeynep. Kendisini tamamen kulaklarının egemenliğine bırakmıştı.
''Musab?'' Betül'ün Musab'ın arkasından gelen sesi gür çıkmıştı. Zeynep ürkmüştü. Bulunduğu yerde hoplamıştı resmen. Betül ikisinin yakınlığını görünce onların konuştuğunu düşünmüştü. Başörtü hala Zeynep'in başındaydı. Gözleri fal taşı gibi açılmıştı Zeynep'in. Musab arkasına dönmüş Betül'e bakıyordu. Betül nedense her şeyi mahvettiğini hissetmişti. ''Hemen geliyorum.'' Betül tekrar mutfağa gitmişti. Kendi kurduğu plan kendi elinde patlayacaktı az daha. Zeynep hızlı atılmış adımlardan heyecanlandığını düşünmüştü Betül'ün. Sesi de telaşlı geliyordu zaten. Ama asıl şeyi düşünemiyordu Zeynep. Musab Bey miydi? O muydu korktuğu kişi? Ama hani işi vardı?
''Siz..'' devamını getirememişti Zeynep. Bir an ne diyeceğini unutmuştu. Musab kendini toplamıştı bu sırada. Zeynep'in büyüsünden çıkmıştı nihayet.
''Gel Zeynep.. Oturalım.'' Musab, Zeynep'in koluna girip girmemesi konusunda şüpheliydi. Onun yerine ilk kendisi oturmuştu ve Zeynep'e tarif etmişti. Zeynep'te Musab'ın yönlendirmesiyle oturmuştu. Zeynep'in yüzünde hala şaşkınlık vardı.
''Ben sizin burada olduğunuzu bilmiyordum. Çok özür dilerim. Betül abla yalnızım deyince..'' Zeynep çok utanıyordu. Şaşkınlık yerini utanmaya bırakmıştı. Ama her şeyden çok buradan hemen gitmek istiyordu Zeynep. Bu çok yanlıştı.
Musab ablasının ne yapmaya çalıştığını anlamıyordu. Zeynep'e neden yalan söylemişti. Ev de yalnızım mı demişti o? Ablasının kafasıyla düşünemiyordu Musab. Zeynep muhtemelen kimin evinde olduğunu bilmiyordu. Acaba benim evimde olduğunu bilse ne yapardı diye düşünmeden edemiyordu Musab.
''Allah kabul etsin namazını Zeynep.'' Aslında çok şey söylemek istiyordu ama dili mühürlenmiş gibiydi Musab'ın. Zeynep teşekkür etmişti. ''Söz nasıl geçti?.'' Çok boğuk çıkmıştı sesi Musab'ın. Gözlerini yerden ayıramıyordu. Duymak istediği şey yerine duymak istemediği şeyi duymaktan korkuyordu. Zeynep'in ona ne kadar uzaklaştığını duymak istemiyordu. Avcısını görmüş avdan daha çok korkuyordu belki de. Zeynep susuyordu. Bu suskunluk Musab'ı daha da üzüyordu. Daha fazla dayanamadı ve gözünü Zeynep'e kaydırdı Musab. ''Ne oldu?'' Zeynep'in gözünden bir damla yaş akmıştı. Ama Musab'ın onu görmesi bir saniyeyi geçmemişti. Zeynep hızlıca onu silmişti. ''Özür dilerim. Seni üzmek istememiştim.'' Musab bir çok duyguyu bir arada yaşıyordu. Merak, üzüntü, mahcubiyet...
''O iş olmadı Musab Bey.'' Zeynep'in de sesi boğuk çıkmıştı. Musab istemsizce Zeynep'in o adamı sevdiğini düşündü. Yoksa neden üzülüyordu. Hiçbir zaman Zeynep gibi bakamayacaktı olaylara. Bu düşüncesi yüzünden sözün olmadığına sevinememişti bile. Zeynep'in sadece kendisini sevmesini istiyordu. Çok bencildi . Bencillik hiç bu kadar karmaşık olmamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Suskun Gözler (Tamamlandı)
JugendliteraturÖyle bir söz yazılır ki bütün bir hayat anlatılır, öyle bir hayat yaşanılır ki bütün sözler anlamsız kalır. Hayat bir şekilde akıp gidiyor zaten onemli olan her anı doya doya değil, dolu dolu ve anlamlı yaşayabilmek. Görme engelli Zeynep ile Musab'ı...