10.BÖLÜM

162 21 6
                                    

Jungkook

Neredeyse bir saattir odamı temizlemeye çalışıyordum. Saat Sabah 2 idi. Oldukça yorulmuştum. Artık hareket etmekte güçlük çekiyordum. Yatağımın kenarına oturarak odama göz gezdirdim. Çok temiz olmasa da yinede gözle görülebilen bir kirlilik gözükmüyordu pek.

Yılların kirliliğini de zaten bir saatte yapacak değildim. En azından uyuduğum yatağımı, dokunduğum, masamı ve yerleri silmiştim. Yatağın çarşafını değiştirerek aşağa kattaki dolapta bulduğum yeni çarşafları geçirmiştim.

Üstündeki eski pikeyi kaldırarak yatağa yatıp üstümü örttüm. Burası o kadar soğuktu ki buranın soğukluğu dışarıdan kıyasla aynı gibiydi. Odanın herhangi bir kliması yahut bir ısıtıcısı bile yoktu. Hiçbir zaman da olmamıştı zaten.

Buz gibi olan yatağım bana Taehyung'u hatırlatmaya yetmişti bile. Bana giydirmeye çalıştığı o siyah şişme mont... Onun yanındayken soğuk kelimesini bile söylemiyordum. Onun sözleri ısıtıyordu kalbimi zaten.
Eğer o montu evden çıkmadan önce giyseydim belki de şimdi üşümeyecektim. En basit bir mont bile Taehyung'un değerinin anlamama yetiyordu.

Onu özlemiştim... Şimdi kim bilir ne yapıyordu. Muhtemelen uyuyordu. Acaba benim yokluğumu fark etmiş miydi? Belki de şimdi her yerde beni arıyordur. Etrafına bakındığı o çaresiz arayışları, korkulu yüzü...

Yatağımdan doğrulup küçük pencereme bakındım. Camı kırılmış eski bir pencereydi. Kırık camdan süzen ay ışığı kapkaranlık odayı bile aydınlatmaya yetmiyordu. Yatağımdan kalkıp pikeyi omuzlarıma kadar örtüp pencerenin yanına doğru gittim.

Camdan dışarıyı seyrederken aklıma o fırtınalı gece gelmişti. Taehyung sırf ben korkarım diye yorgun, uykulu ve hasta haliyle yatağından kalkıp yanıma gelmişti. Korktuğumu düşünmüştü fırtınadan. Ama o, bilmiyordu ki her fırtınalı havada babamın beni bahçedeki ağaca bileklerimden astığını...

O zamanlar çok küçüktüm. -Hepte küçüktüm zaten.- Yanlış hatırlamıyorsam 5 yaşında başlamıştı bu işkencesine. Hani derler ya "yetişkinler çocukluk anılarını hatırlayamaz." Diye. Aslında tamamen yalandı. O çocuğa unutamayacağı anılar yaşatırsanız, yaşlansa bile dahi asla unutmazlardı.

Bazıları iyi bazıları ise benim gibi kötü anılar biriktirirlerdi hep. Tek iyi olan anım Taehyung ile olan anılarımdı. O anılarıma geri dönmek için canımı bile vermeye hazırdım. Ama sırf onun için bu cehennem gibi hayatıma geri dönmek zorundaydım.

Odamın kapısı büyük bir gürültüyle açılınca yerimden sıçrayıp korkulu gözlerimle arkamı dönüp gelen kişiye baktım.

"Daha uyuyor musun sen!"

Annemin sesi o kadar sinirli çıkmıştı ki bu öfkesiyle beni öldürmesi an meselesiydi.

"Mutfak ve salon halen darmadağın!"

"Anne ne yapmamı bekliyorsun?"

"Ne mi? Benim sabrımı mı sınıyorsun Jungkook! Çabuk git etrafı toparla seni öldürmeden!"

"Anne bugün çok yorgunum sabah yapsam olur mu?"

Yanıma doğru gelip saçımı çekerek bağırmaya başladı.

"Sen benimle dalga mı geçiyorsun! Bunu söyleyecek kadar cesareti nasıl aldın sen!"

Saçımda ki eli sıkılaşınca gözlerimi sımsıkı kapatıp acıya dayanmaya çalıştım. Gözlerimden akan göz yaşlarım zaten acı çektiğimi belli ederken annem olacak o, kadın saçımı sertçe bıraktıktan sonra kapıya doğru yönelip "2 dakika kadar seni orada görmezsem bu sefer yanına baban gelir bilmiş ol!" Diyerek odadan çıkmıştı.

Disabled Love/ TAEKOOK Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin