gecenin geç vakitleriydi.
alaz bir yandan dedesinin stajyer niyetine ona kilitlemiş bulunduğu işleri halletmeye çalışıyor bir yandan da alttan aldığı derslerle ilgili düzenlemelerle uğraşıyordu. en sonunda yılmış ve hepsini birden bırakmıştı. yatağa kendini attığında kemiklerinin ağrıdığını hissediyordu. yorulmuştu. çok yorulmuştu hem de.
telefonu çaldığında sıkıntıyla oflayıp pufladı. ve komodine doğru uzandı. telefonu havaya kaldırdığında gördüğü isimle neredeyse küçük dilini yutacaktı. telefon elinden kayıp burnunu hedef alırken alaz olduğu yerde doğruldu. henüz aramanın sonlanmamış olduğuna sevinirken hızla onaylama tuşuna bastı.
"asi!" sesindeki şaşkınlığı ve heyecanı saklayamamıştı. boğazını temizledi burnunu tutarken. eline bulaşan kanı gördüğünde neredeyse küfredecekti ama telefonun diğer ucunda kimin olduğunu hatırlayıp kendisini tuttu. karşı taraftan alamadığı karşılık onu tedirgin ederken, "asi?" diye sordu. "iyi misin? bir şey mi oldu?"
bir süre daha sessiz kaldı karşı taraf ama bu sefer uzatmadı. ve alaz'ın eli onun sesini duyar duymaz kalbine gitti. beyaz tişörtüne kan bulaştırdığının farkında bile değildi. asi'yle telefonda konuşuyordu. ve arayan kendisi değildi. bunun gördüğü rüyalardan biri olup olmadığına emin olamadı. hemen sızmış mıydı?
"merhaba alaz." diye kısık sesle konuşan kız bütün anatomisini baştan aşağı değiştirmişti yine. burnundaki kanı peçete yardımıyla temizlerken gecenin bu saatinde aranmasının nedenini düşünüyordu alaz. endişelenmişti. bu aramayı normal şartlar altında alacağını hayal bile edemezdi.
"şaşırdım aramana." dedi hemen. sonra yüzünü buruşturdu. asi zaten belli ki bu arama konusunda çekingendi. şu an yüzüne vurması gereken bir gerçek değildi bu. ama başka ne söyleyecekti ki?
"evet. muhtemelen aramamalıydım." dedi asi. alaz onun usulca başını salladığını hayalinde canlandırabiliyordu. telefonu kapatmasından korktu. bu yüzden ne diyebileceğini düşündü. ancak asi öldürücü bir sakinlikle devam etti. "ama aradım. ne yapacağız şimdi?"
"asi beni arayan sensin. sen mi soruyorsun bunu?"
asi'nin alaycı bir ses çıkardığını duydu. "merak ettim." diye fısıldadı. "iki gündür gelmiyorsun. vaz mı geçtin?" benden, diye eklemek istedi. ama aralarında yeşeren her şey o kadar yasak bir tohumdan büyüyordu ve o kadar yeniydi ki bunu yapmak asi'ye yanlış gelmişti.
alaz da her zamanki gibi, "özledin mi yoksa beni?" demek istiyordu. ama asi'yi kaçırıp bu konuşmanın sonlanmasına hazır değildi. hatta bunu hiç istemiyordu. "işlerim vardı. yoğun bir hafta." diye konuştu bunun yerine. "barda mısın sen? sigara molasına mı çıktın? etraf sessiz gibi."
"saat gece üç buçuk alaz. bar mı kaldı?" diye sordu asi. sesindeki iğneleyici tonlama her zamanki gibi keskindi. bu alaz'ı hiçbir zaman rahatsız hissettirmiyordu. asi'nin dikenleri de ayrı bir hoşuna gidiyordu. sanki ne kadar derine batarsa batsın kalbine ulaşmak gibi ulvi bir amaç için yapılmış gibiydi.
alaz odasındaki saate döndürdü bakışlarını. "o kadar olmuş mu ya? fark etmemişim." diye mırıldandı. "evde misin o zaman?"
asi etrafına bakındı. ev, diye düşündü. ve kendi kendine gülmek istedi. insan penceresinin kenarına bile sığışamadığı bir yere ev der miydi ki? fiziki olarak doğru ruhen yalan bir cevap verdi alaz'a. "evdeyim." dedi.
"tolga nerede?" diye sordu alaz hiç istemeyerek. asi'nin onu araması başlı başına garip bir olaydı. bir şey olup olmadığını merak ediyor ve karşısındaki kıza belli etmeden toprağın altındaki nedeni kazmaya çalışıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
serseri doğanlar kulübü
Fanfictionyaman'ın hiç kaçırılmadığı bir evrende asi ve cesur'un hikayesi.