Okumadan önce oy vermeyi unutmayın.
Şimdiden iyi okumalar.
Mine Karaman
YEDİ AY SONRA
"Bu da benim hediyem," diyor Ezgi, uzun ve dar elbisesinin verdiği asaletle oturduğum yere yürürken. "Dante'den alıntılar olan bir kitap. Birileri," derken göz ucuyla makyajını yapan Selin'e dönüyor gözleri. "beyefendinin kitaplarla arasında özel bir bağı olduğunu söyledi de."
Selin, aynadan Ezgi'nin imasını saniyesinde yakalıyor. "Ezgi, git ve Tuna'ya bak." diyor, sabahtan beri eksik etmediği otoriter sesiyle.
Ezgi kıkırdayıp bana sarıldıktan sonra, yan odada kendisi için getirdiği ayakkabılarla kavga eden Tuna'ya bakmak için odamdan çıkıyor. Ellerimi geriye sabitleyip Selin'i izliyorum. Beyaz tüllerle biçimlendirilmiş kabarık elbisesinin altına giydiği ayakkabılarından birinin bağcığı açık kalmış. Doğum günü partisi için çok çaba sarf ettiğinden, kendisindeki ayrıntıları unutuyor.
Ulaş'ın doğum günü partisi ve tüm İzmir arkadaşları burada. Ulaş'ın okulu ilk dönem yıkıldığı için başka bir okula nakil olduğundan beri, okul çıkışlarında Selin ile eve dönememişti. Zaten aynı ilçede oturmuyorduk, ama Selin ve Ulaş'ın okulları birbirine yakın ve çıkış saatleri aynıydı. Nakil olduğunda görüşememişlerdi ve Ulaş daha erken saatlerde okula gidip daha geç saatlerde çıktığı için acayip yorgun oluyordu, bu yüzden bize de gelemiyordu.
Bu özel gün için herkes aşırı heyecanlıydı çünkü birbirimizi görebileceğimiz bir gündü. İzmir'in tüm hediyeleri İstanbul'daydı. Bir saat sonra Selin'in muhhteşem organizasyonuyla yapılmış partiye gidecektik. Aslında parti birkaç dakika önce başarmıştı, ama partide patlatılacak bombadan kimsenin haberi yoktu.
"Hazır mısın?" diye soruyor Selin.
"Ben hazırım ama sen pek değil gibisin." diyorum, biraz da imalarda bulunarak.
Boy aynasına geçip kendini süzüyor, fark ettiği ayakkabısını görünce eğilip ayakkabısını bağlıyor ve ayağa kalkıp ana dönüyor.
"Şimdi? Evet hazırız hadi gidelim." bana doğru geldiğinde tek elimi uzatıp durduruyorum onu.
"Hazır olduğundan emin misin Selin?"
"Hazırım Mine. Hırkam aşağıda gidelim hadi."
Bu kez ona bakıyorum. Ulaş'ın hayatını değiştirecek ilk adımı atacağını bana söylediğinde, onu destekleyeceğimi biliyor ve açıkçası sevdiği adamın kuzeninden güç aldığından emin. Ama bu sözü, İzmir tatili bitip İstanbul'a, eve döndüğümüz zaman verdiği için biraz unutkan olması normal.
Gözlerini kaçırıyor. "Bu günün özel olduğunu ve onun da bir şeyler hissettiğini biliyorum Mine," ardından bana bakıyor. "ya şimdi, ya da hiçbir zaman."
Kapıdan içeri girenleri heyecanla izlerken parmaklarımı ezmekten artık hissetmiyorum. Kimi beklediğimi herkes, ilk görüşte anladığı için sormuyorlar, açıkçası geç kaldığı için kendisine sinirliyim ama İstanbul'u bilmemesine veriyorum.
Gözlerimi birkaç dakika için kapıdan ayırıp Ulaş'a çeviriyorum ve birden bire içimden bir ses kapıya dönmemi söylüyor. Sanki karanlıkta yürüyorsun ve yalnız değilsin, arkanda her zaman birinin olduğunu bilmen gibi.
Gözlerimi kapıya çevirdiğimde, tanıdığım mavilikleri tekrar görüyorum. Bulutlar birbirinden ayrılıyor sanki, arkasında sakladıklarını açığa çıkarıyorlar. Sahne parlıyor sanki, yıldızlar bir bir öne çıkıyor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ENGEL
Teen Fiction''Olmaz Gece, yapamayız. Daha ne kadar götürebiliriz ki?'' ''Gider! Sonuna kadar gider! Sen ne dersen de senden asla bıkmam ben.'' ''Sana istediğin hiçbir şeyi veremem.'' ''Senden bir şey istemiyorum ben. Sadece birlikte olalım yeter.'' ''Gece ben y...