bundan sonra aşırı cringe bir ilişki okumaya ve sinir strese hazır olun :)
***
şu lanet okula geliyor olmak o kadar zordu ki, hayatımın en yorucu anları burada geçiyordu. tek omzuma astığım çantamın içinde sadece test kitapları vardı. okulun sonlarına yaklaştığımız için hocalar sınava yönelik çalışmalar için serbest bırakıyordu. çoğu insanın olduğu gibi benimde hayallerim var, dışarıdan altay ve ben ne kadar ipsiz sapsız gibi görünsekte bir şeyler için tabiki çabalıyorduk.
altay daha çok spora yönelme taraftarı olsa da, ben çocukluk hayalimi gerçekleştirmek istiyordum.
sınıfa girerken altay'ın araması ile yüzüme yerleşen gülümsemeye engel olamadım. bugün biraz geç kalacaktı, muhtemelen kardeşinin hastane randevusuna o götürmüştü.
"güzelliğim?"
böyle hitaplarına o kadar bayılıyordum ki, yıllar geçse bile değişmezdi sanırım. gerçi, altay bana sadece ismimle seslense, güzel gözleri üzerime değse bile midemde büyük kasılma oluyordu. ne ara bu kadar aşık oldum ben bu adama?
"efendim"
sınıfta olduğum için pek rahat konuşamasam bile çaktırmamaya çalıştım. sınıftakilerin odağı bir süre sonra üstümden kalkınca yutkundum. sadece birini sevdiğim için bu kadar nefret fazla değil miydi?
"geçtin mi okula?"
"evet, sınıftayım hatta. kimyacı gelmeyecekmiş derse, bende test çözeceğim şimdi"
telefondan kıkrtısını duyduğumda bende güldüm. istemsiz oluyordu, o gülünce bende gülüyordum, o kadar garipti ki. sanki o ve ben değildik, biz tek kişi gibiydik. çantamdan test kitaplarımı çıkarırken onu dinlemeye devam ettim.
"aferin bebeğime, aksatma çalışmalarını. bende ikinci saate yetişirim, o zamana kadar çalış. ondan sonra bir süre benimsin biliyorsun"
başımı sallayarak onayladım onu ve kalemlerimi de çıkarınca artık kapatmam gerekiyordu.
"tamam, ben kapatıyorum. dikkat et ve.."
bir süre susup etrafa bakındım, kimsenin gözü üzerimde değildi. asla rahat hissetmiyordum, asla.
"seni seviyorum"
karşı taraftan duyduğum titrek nefes ile utanmıştım. bu adamın bana karşı olan tutumu o kadar farklı ve garipti ki, ona sadece sevdiğimi söylesem bile böyle titrek nefesler alıp gülümsüyordu.
"bende seni seviyorum bebeğim"
telefonu yüzümde ki gülümseme ile kapatıp sıraya koyduğum sırada tekrar gözlerim etrafı taradı ve bir kızın tek kaşını kaldırmış, iğrenir gibi baktığını gördüm. normalde bu bakışları karşılıksız bırakmazdım ancak şuan o kadar yanlış bir şey yapmışım gibi hissediyordum ki, utançla dudağımı yalayıp başımı eğdim.
yine de moral bozmayıp önümde ki testi açıp başladım. bir süre sonra yorulmuş gözlerimle birlikte saati kontroö ettiğimde yarım saat olduğunu gördüm, çok sürmeden sınıfın kapısı açılıp görüş alanıma giren saçlar ile güldüm. hayatımda ilk defa böyle bir saç modeline, rengine sahip birini görüyordum. adının barış olduğunu hatırladığım çocuk gözleri ile bir şey arıyor gibiydi ve en sonunda bulmuş gibi benim üzerimde durunca buraya yöneldi. bana doğru gelmesiyle rahatsızca kıpırdandım, son olaylardan sonra muhtemelen yönelimimi öğrenmişti ve şuan da aşağılamaya falan geliyordu.
kendini boş sıraya, hemen yanıma hatta ve hatta altay'ın sırasına kendini atınca bazı gözler bize döndü. sanki orospuluk yapmışım gibi bakanlar vardı, dedikoducu tayfa da gördüğüne göre işte şimdi gerçekten sıçmıştım. altay'a büyük bir zevkle yetiştireceklerine hiç şüphe yok. şaşkınlık içindeydim. neden bu kadar rahattı yanıma otururken?
"buradan kalkmalısın"
normalde gülen yüzü benim söylediklerimle gerildi.
"anlamadım?"
"diyorum ki, eğer dayak yemek istemiyorsan buradan kalkmalısın"
burada olmadığını bildiğim halde gözlerimi kapıya çevirmiştim. şimdi gelirse ve onu burada görürse hiç iyi şeyler olmazdı.
"kimden, neden dayak yiyecekmişim?"
sinirle döndüm yüzüne, hala geniş geniş oturuyordu yanımda.
"sus ve git"
"bak kerem, buraya özür dilemek için geldim. ancak sen korkudan ne yapacağını şaşırmış gibisin"
ismimi nereden öğrendiğini sormam saçma olurdu, kimden korktuğumu sanıyordu ki? altay'dan mı? ben altay'dan mı korkuyordum, hah saçmalık.
"neyden korkuyormuşum?"
"manyak sevgilinden tabiki, baksana okulda yokken bile nasıl korkuyorsun seni başkası ile görecek olmasından"
bizim sevgili olduğumuzu öğrenmiş birde üstüne hala bana yaklaşıyor ve konuşabiliyor muydu? normalde bir sürü uyarı almış olması gerekirdi, ona yaklaşma diye.
"asıl manyak sen olabilir misin? sevgilimden neden korkayım ben?"
"bilmem, bir tık ruh hastası gibi davrandığı için olabilir"
ne saçmalıyordu allah aşkına? ben altay'dan neden korkayım ki, dövüyor muydu beni; hayır.
"saçmalamayı kes ve git buradan. gelirse hiç iyi şeyler olmaz"
biraz yaklaştı bana, iyice dibime girmesi ile gerildim ve geriye çektim kendimi. önce etrafı kontrol etti ardından bana dönüp fısıldayarak konuştu.
"gelirse benim için mi, yoksa kendin için mi iyi olmayacağından korkuyorsun kerem?"
gözlerimin içine öyle bir bakıyordu ki, sanki uyan artık der gibi. peki ya neyden uyanacaktım? kendim için mi, yoksa onun için mi korkuyordum? şöyle bir düşününce kesinlikle kendim için korkuyordum. onunla kavga etmekten, bana sinirlenince kötü ve gözü kararmış gibi davranmasından deli gibi korkuyordum.
"ne saçmalıyorsun sen, gerçekten sus ve git artık. ben kimseden korkmuyorum"
göğsünden onu ittirdiğimde yandan bir gülüş sundu ve ayağa kalktı. ellerini siyah okul pantolonunun ön cebine koydu.
"bu böyle kalmayacak kerem, sende biliyorsun. yine de senin, onun ellerinde bir hiç olmana izin vermeyeceğim"
"siktir git"
yüzüme çarpılan bir kaç gerçek ile gergince nefes aldım, sınıftan çıkıp giden barış'ın üzerine ellerimi saçlarıma çıkardım. tabiki hepsi saçmalıktı, ben altay'dan korkmuyordum ve bana zarar vermiyordu, vermeyecekti. ben onu, o da beni çok seviyordu..
***
kısa oldu çok üzgünüm
işler hafiften karışsın artık diyorum
umarım güzel olmuştur
ŞİMDİ OKUDUĞUN
red flag | alker
Fanfictionsürekli kavga etmekten ve onun asla uslanmamasından yorulmuştu kerem