21

27 3 0
                                    


(Yakın Geçmiş)

O akşam güneş batarken, gökyüzü pembenin en güzel tonlarına bür...ünmüştü. Samet, eski bir hamak üzerine oturmuş, derin bir nefes alarak Hazal’ın gülüşünü izliyordu. Hazal, bir elma ağacının dalının üzerinde, başı hafifçe yana eğilmiş bir şekilde meyve topluyordu. Güneşin yavaşça batışı,üzerine vurduğu her şeyin altın tozuna bulanmış gbi parlamasına neden oluyordu. Samet’in gözleri, Hazal’ın çiçekler arasında zarif bir kuş gibi süzülen bedenin takılmıştı. O an, her zamankinden farklı bir şekilde, yüreğinde derin bir huzur ve aynı zamanda, bir sıkıntı hissetti.

Genç kız, kendisini izleyen adama doğru dönüp, “Bence hayat, bu meyve bahçesi gibi bir şey.” dedi ve devam etti. “Her zaman çok güzel görünüyor ama aslında bakımı çok zor.”

Sözleri, Samet’in içini titreten bir şairane güzellikteydi. “Bunu anlamak için buranın nasıl büyüdüğünü, ne kadar emek verildiğini bilmek gerek.” dedi Hazal bahçede ki çiçekleri incelerken.

Samet, gözlerini ona dikmiş bir şekilde, “Evet.” dedi, sesinde derin bir melankoli vardı. “Ama senin sayende." Oturduğu hamaktan doğrulup Hazal'ın yanına ulaştı. Fazla yakınlardı ve bu genç kızın titreyen kalbi için hiç iyi değildi.

"Sen gelmeden önce burası terkedilmiş gibiydi. Cennete çevirdin burayı.Aynı dokunduğun her şeyi dünyanın en güzeli yaptığın gibi." Samet 25 yaşındaydı. Uzun zamandır kalbi kendine bakan bu bir çift göz için atıyordu.

"Benim hayatımı güzelleştirdiğin gibi."

Bu güzel kadını istediği kadar hiçbir şeyi istememişti hayatında.

"Senin yanında olmak, bana her şeyin mümkün olduğunu gösteriyor.”

Hazal, Samet’in bu sözlerine kısa bir sessizlikle yanıt verdi. Sonra, hafifçe gülümsedi.

"Senin yanında olmak bana dünyada ki en güvenli yerdeymişim gibi huzurlu hissettiriyor." bu Hazalca bir şeyleri itiraf etmekti aslında. Tabi anlayana.

Samet’in kalbi, Hazal’ın sözleriyle bir kaç saniyeliğine durmuş gibiydi. Onun bu kadar yakın ve samimi sözleri, içinde yıllardır birikmiş olan duyguları sarsmıştı.

Hazal’ın gözleri yıldızlarla aydınlanırken, Samet’in içine bir umut ışığı doğmuştu. Onun bu masum ve zarif hali, Samet’in duygularını açığa çıkarmadan, sadece izleyicisi olduğu o anın güzelliğiyle birleşmişti.

Güneş tamamen batıp, gökyüzü yıldızlarla kaplandığında, Samet, Hazal’a bakarak, “Biliyor musun?" dedi. “Belki de bu meyve bahçesinin tüm zorlukları, sen varsın diye daha çekilir hale geliyordur.”

O gece, gökyüzünde milyonlarca yıldız parlıyordu ve Samet, Hazal’ın yanında, gökyüzündeki yıldızlardan çok daha değerli bir şeyin varlığını hissetti.

"Belki de..."

Sözler havada asılı kaldı; derin duygular, yıldızların ışığında, sessizce paylaşıldı. Samet ve Hazal, çocukluk dostluğunun ötesinde, birbirlerinin iç dünyasına adım atan iki yürek olarak, o akşamın büyülü atmosferinde, sadece varlıklarıyla birbirlerine anlam kattılar.

...



"Özür dilerim." Bakışlarımı hemen yanı başımda diz çökmüş Kenan'a çevirdim.

"Ben bir eşeğim gerçekten çok özür dilerim Hazal. Sarhoştum,sinirliydim sana nasıl öyle davrandım bilmiyorum. Çok pişmanım."

Tam 1 haftadır aynı evin içinde yaşayan iki yabancı gibiydik.

Begonvil Sokağı ÇıkmazıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin