İçerik Uyarıları:
Okumak üzere olduğunuz kurguda taciz, tecavüze teşebbüs, şiddet, uyuşturucu kullanımı ve cinsiyetçi küfürler bulunmaktadır.•••
Belki de gecenin yüz ellinci kokteylini falan hazırlıyordu Hyunjin, saymayı bırakalı çok olmuştu.
İşin aslı kokteyl hazırlamaktan sıkılalı da çok olmuştu. Sorumsuz davranışlarından dolayı sanki küçük bir çocukmuş gibi onu cezalandırmak adına ailesinin başına açtığı dertlerden yalnızca birisiydi bu da; "Bir kez daha sınıfta kalırsan kendi paranı kendin kazanacaksın bölümü geçene kadar." diye tehdit etmişti babası onu sene başında. Sırf bu yüzden saatlerdir metal shakerda kokteyl sallamaktan bilekleri ağrımıştı.
Kimse ona kendi parasını kazanmak için bir barda çalışması gerektiğini söylememişti tabii. Doğrusu, ailesi barda çalıştığını bilmese de olurdu, hatta daha iyi olurdu. Ne de olsa anlaşmalarında nerede çalışması gerektiği yoktu.
"Hişt, güzellik! Bize iki viski kola ateşle ordan." gelen sesle beyninin en derinliklerinden çıkarılmıştı. Yüzünde o meşhur flörtöz gülümsemesiyle "İki viski kola geliyor." diyerek, önce elindeki shakerda halihazırda karıştırdığı başka bir kokteyli ince uzun bardağa dökmüş, yeni gelen siparişi hazırlamadan önce mavi renkteki kokteyli sahibine doğru ittirmişti.
"Ay barmen çocuk çok tatlıymış. Kim o? Tanıyor musun?" daha yeni hazırladığı kokteylin sahibinin, duyabileceği mesafede arkadaşına sorduğu soruyla ilgisi konuşmalarına kaysa da, yeni gelen siparişi hazırlamaya devam etmişti vurdumduymaz bir tavırla.
"Boş ver o çocuğu ya, erkek orospusu. Yatmadığı insanları sayması daha kolay. Babasının parasını yediği yetmemiş, bir de gelmiş çalışıyor burda. Çiğ çiğ yer seni bu." sözlerinden sonra kahkahayı da basan genç kadına göz ucuyla bakmıştı Hyunjin. Kalbini kırdığı insanlardan birisiydi herhalde. Hatırlamıyordu.
İnsanların ona 'güzellik', 'fıstık' 'yakışıklı' gibi, adı dışında, hitap şekilleri kullanmalarına da alışmıştı. Hyunjin, insanların gözünde nasıl birisi olduğunun farkındaydı. İsteyen herkes, her yerde, istedikleri şekilde kullanabiliyorlardı genç adamı. Gerek maddi, gerek manevi, ona bir damla bile ilgi veren herkese istedikleri her şeyi vermeye hazırdı. Zaten arkasından da herkesin 'zengin züppe bu, senden sıkılana kadar kullan kullanabildiğin kadar' diye konuştuklarını fazlasıyla duymuştu.
Hwang Hyunjin, satın alınan sevgiye alıştırılmış, bir türlü büyümeyen küçük çocuk.
"Şşt alo! Nerde kaldı bizim viskiler?" gelen sesle irkildi Hyunjin. Normalde karşılaşsa sümüğünü vermeyeceği insanlara, çalıştığı için karşılık bile verememenin acısını çekse de "Hemen geliyor, kusura bakmayın." diyerek hızlıca hazırlamıştı içkileri. Hayatında ilk defa okulun başlamasını iple çekiyordu.
Teknik olarak, Hyunjin için okul hiç bitmemişti. Bir sene daha uzatamayacak durumda olduğu için, mecburen yaz okuluna kalmıştı. Sabahlara kadar barda çalışıp, gündüz olduğunda da okula gitmek onun kişisel cehennemiydi. Hayatını daha çekilebilir kılacak bir şeye, ya da birisine ihtiyacı vardı artık.
Yaz olmasına rağmen diğer zamanlara kıyasla bile boş olan mekana şöyle bir bakarken, gözleri daha yeni bara giren 3 kişilik gruba takılmıştı. Daha doğrusu, girdiği ortamın yanından bile geçerken utancından altına işeyecekmiş gibi görünen kıvırcık saçlı, siyah gözlüklü, kas yığını, ilk dikkatini çeken şey olmuştu. Gözü bir yerden ısırıyordu o çocuğu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
accelerando / changjin
Fanfictionromantik, angst / 11.5k Bir bar, bir barmen ve bir doğum günü. Changbin'in hayatını sonsuza kadar değiştirecek o üç önemli unsur.