Asker

15 3 1
                                    

Korkuyla yönümü onlara çevirdim bana 'dur' Diyen ellerini birleştirmiş yanındaki diğer adama yaslanan kadındı. 
"Aç mısın?" Bunu sormasıyla neredeyse ağlayacaktım şimdi desem açlıktan bayılmak üzereyim ne güzel olurdu.. Bana bir kuru ekmek bile verseler dünyalar benim olurdu gerçekten. Ve yapmamam gereken bir şey yaparak kafa salladım. Kadın anlayışla kafa sallayıp yaslandığı omuzdan doğruldu. 

"Herkes sofraya" Deyip içeriye girdi. Komutan sinirle diğer adama sonra bana baktı. "Karın beni çok sinir ediyor abi!" Deyip o da içeriye girdi. Demek ki diğer adam abisiydi zaten birbirlerine baya benziyorlardı. Adam bana dikkatle bakıp nefesini verdi. 

"Hadi gel. Korkma, Drew bir şey yapmaz." Ben hiç öyle sanmıyorum Drewin abisi. Adam arkasını dönmesiyle ben de korkak adımlarla arkasından gittim. Kapıyı açıp önce benim geçmeme izin verdi. İçeriye girer girmez mis gibi kokular ve sıcacık bir ev karşıladı beni. 

Girer girmez küçük bir mutfak ve ortada tahtadan bir masa vardı. O kadın tabaklara bir şeyler koyarken Drew huysuzca oturuyordu. Ama şuan benim önemsediğim tabaklara konan yemeklerdi. Hiç utanmadan kimsenin buyur etmesini beklemeden hemen rastgele bir sandalyeye oturdum. O kadın tabağıma yemek koyar koymaz her an önümden alacaklar korkusuyla yemeğe başladım şu an o gıcık komutanın bakışları umurumda değildi. Sıcak çorba boğazımdan geçtikçe içim gittikçe ısınıyordu. Tabağımdaki çorba bitince arkama yaslandım. ve diğerlerine baktım. Hepsi bana şaşkınca bakıyordu. O hayatımı kurtaran kadın boğazını temizleyip.

"Biraz daha ister misin?" Demesiyle heyecanla kafamı salladım. Yarının öğününü de şimdi yemeliydim. Kadın tabağımı aldı. "Kaç gündür yemek yemiyorsun sen?" Diye homurdandı Drew denilen adam. Sana cevap verirdim de hayatıma bir süreliğine dilsiz olarak devam edeceğim için sana cevap vermeyeceğim. 

"Al bakalım" Diyerek tabağı önüme koydu. Ona minnetle bakıp daha sakin bir şekilde yemeğe başladım. 

"Adın ne?" Bunu soran Drew'in abisiydi. Kaşığımı kenarıya bırakıp tam cevap veriyordum ki dudaklarımı sıkıca yumdum. Bir an için dilsiz rolümden çıkıyordum az daha. 

"Derek gitme çocuğun üstüne." Bu kadın bal mıydı yoksa şerbet miydi. Gerçekten iyi niyeti yüzüne yansımış bir insandı. Açık kahverengi saçları vardı yüzündeki benler gelişigüzel dağılmıştı ve çok hoş bir havası vardı. Ve Derek denilen adam ona aşk ile bakıyordu. Bu güzel çifti bozan tek şey sürekli olarak somurtan Drewdi.  Burada olmamdan çok rahatsız oluyordu belli ki, gitmem için gözümün içine bakıyordu. 

"Konuşamıyor musun gerçekten?" Kadının sorduğu soruyla bakışlarımı ona çevirdim. Ah be ablacım sana o kadar yalan söylemek istemiyorum ki.. Fakat yine de kafamı aşağı yukarı salladım. O ise üzgünce kafasını eğdi. 

"Doğuştan mı yoksa sonradan mı?" Bunu diyen Derekti. İnan bilmiyorum ki.. Zaten nasıl diyeceğimi de bilmiyorum. Gerçekten konuşamayanların tanrı yardımcısı olsundu çünkü iletişim kurmak bir ölümdü. 

"Yazmayı biliyor musun?" Kadının sorusuyla Drew denilen komutan alayla güldü. "Yok artık camila" Dese de ben gülerek kafa salladım. Bizim köydeki herkes okuma yazma bilirdi çünkü çok fazla fakirlik hakimdi ve insanlar kendini geliştirmek için bir çaba içine girerdi. Normal şartlarda kız çocuklarının okuma yazma öğrenmesi yasaktı fakat babam çok açık görüşlü biri olduğu için bizzat kendisi öğretmişti. 

Camila masadan kalkıp bir kağıt ve dolma kalem getirdi. Elindekilere şaşkınlıkla baktım. Çünkü bir insanın evinde bunlar varsa o insan zengindir. Kolay bulunan şeyler değildi bunlar. 

Bana uzatıp "Yazarak konuşabiliriz o halde" Deyip gülümsedi. Drew bile şaşkınlıkla bakıyordu. Elinden alıp önce kağıda sahte ismimi yazdım. 'Adım Gleen ve doğuştan konuşma engelliyim.' Yazıp kağıdı uzattım. Doğuştan demiştim çünkü sonradan oldu deseydim  bu sefer sebebini soracaklardı. Ve evet adımı da Gleen yapmak istemiştim. 

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Oct 22 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

SON DURAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin