Selammmm🫶🏻🫠
IKINCI SEZON ILK BÖLÜM🥳🥳
Herkes birden konuşmaya ve şaşkınlıkla hareket etmeye başladılar çok geçmeden birinden gelen kurşun sesi ve Minhonun kanlar içinde yere düşmesini izledim.
-------------------------------------------------------------------------
Minhodan🕸️🎸
Aradan iki yıl geçti, koskoca iki yıl, onu görmedim, dokunamadım sevemedim, benim için parlayan gözleri göremedim, ellerini tutamadım. Sadece onun hayalini kurup derin bir uykuda ölmeyi bekledim. Canım o kadar çok yanıyordu ki ölmek bu kadar açıtmazdı. Aşktan korkarım ama ondan korkamazdım. O benim minik bebeğimdi.
Erkekleri çekici bulmam aileme ters bir tercihti. Ben ise onu bırakacak kadar ailemden korkmuş muydum? Aslında korkmadım neden bana istediklerini yapabilirler ama ona dokunulmazlar. Onun ağlaması bile benim içimi parçalarken birinin ona kıymasını dayanamazdı onun için atan kalbim.
Başka ülke, isim ve pasaport. Parayı ver istediğini al.
Balkonda yudumladığım kahveyi masaya koydum ve aşağa adamlarımın olduğu yere indim.
"Hello sir, we have something to tell you." Acele ve bir nevi sevinç ile geldi kalıplı siyah giyinik olan koruma.
"Yes, I'm listening."
Odağımı yarısını bile ona vermemiştim şuan sadece aklımda olan o güzel beden vardı. Gözlerindeki derinlik, sesindeki anlam vardı aklımda.
"We found the boy's location, they haven't moved yet, he's working as a painter in a shop now, is there anything we can do Mr. Lee?"
Duyduğum şeylere yüzümde küçük bir tebessüm yerleşti. Onu görecektim minik bebeğimi görecektim. Benim için parlayan gözleri tekrardan görecektim. Bu seferde benim için parlarmıydı o koyu gözleri?
"No, I want the boy."
Aptal gibi aynı sözleri tekrarladım, onu istiyordum. Onu istiyordum. Onu istiyordum.
Ellerimi eskisi gibi o ince beline sarmak istiyordum. Dudaklarını benimkine sarmasını istiyordum. İsmimi onun o büyüleyici sesinden duymak istiyordum. Bacaklarının belime dolmasını istiyordum. O gülüşünü tekrar kulaklarımda duymak istiyordum.
Eski günler gibi.
Beni benden alan o düşünceleri bir sesle bir kenara atmıştım.
"How do we do it? Do you have a plan, sir?"
Benle aynı ciddiyet ile konuştu benden uzun başka bir adam.
"Not for now, not right now anyway, what I want is to get a passport."
"I understand"
Koyu yeşil gözleri ile bana baktı ve odamdaki Hyunjin'in bilgileri olduğu dosyayı odamadan almaya gitti.
Öbür elemana git dercesine elimle yönlendirdim aşağıdaki odama geçtim ve kara tahtada yazan her şeyi bilgisayara yazdım ona kavuşuyordum. Beni affeder mi hiç bir fikrim yok ama o yapmak zorunda ben istediğimi alırım.
Benim adım Lee know çoğu kişinin korktuğu o soy isim Lee.
Özel öğretmen ve çoğu kişinin emrini veren kişi.
Pasaportu yapan adam Jack ile odada konuşmaya başladık. Hyunjini buraya getirmek fazlada zor değil, tek sorun onu nasıl ses getirmeden buraya getireceğiz. Ailesine sorsak canına minnet zaten. Beni de isteyeceğini de sanmıyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Teacher's pet/hyunho
RandomHayatan bıkan bir genc nasıl tekrardan zevk alacaktı? Belki bu içinde olduğu oyundan sonsuza kadar gitmeliydi yada ona iyi gelen biri bulmalıydı. Bu kişi kimdi ona baktığında bile huzur bulduğu hocası mıydı ama bunu yapamazdı değil mi?