Mustafa Karadeniz'de gemisi batmış gibi odaya girdi. Belli etmemeye çalıştı ama olmadı. Babası anlatmıştı.
Selim bey "gel bakalım evlat şöyle yanıma"
Selim bey şimdiye kadar hiç bir çocuğuna aşk konusunda tavsiye vermemişti. Söze nasıl girilir ne denir bilmiyordu. Ama aşk konusunada o kadar da yabancı değildi. Selim-Dilara aşkı baya meşhurdu köylerinde. Herkes gıpta ederdi. Evlendiklerinde herkes mutlu olmuştu. . Sanki kendilerinin düğünü gibi eğlenmişlerdi. Kırk gün kırk gece davul çalmadı belki ama bir gece öyle bir çaldı ki davullar sanki festival tadındaydı. O düğünden sonra o köy öyle bir düğün görmedi...Mustafa "buyur baba bir şey mi oldu?"
Selim bey " bana olan belli oğlum da asıl sana ne oldu?"
Mustafa "yok bir şey baba"
Selim bey "var oğlum var. Hemşire İkra demi?"
Mustafa "İkra mı! Nerden çıkardın baba?"
Selim bey " oğlum tamam sizin çağ biraz farklı ama aşk yüzyıllardır aynı. Aşk olduğun kişiden karşılık bulamayınca hissettiğin duygular aynı. Anlat bakalım"
Mustafa " ne anlatayım baba. İkra işte. Daha yeni biri ona hediye verdi ve o da aldı"
Selim bey "hmmm. Biliyor mu senin sevdiğini?"
Mustafa "yok baba nasıl diyeyim?"
Selim bey " sen demezsen kızcağaz nerden bilsin? Hem hediye almış dedin. Yani sevgilisi mi? Nerden biliyorsun? Maşallah İkra kızım çok güzel. Yani birileri hediye almak istemiş olabilir. Hem sen konuş bi. Yok derse en azından durumu kabullen. Böyle arafta kalma."
Mustafa " sevgilisi değilse bile beni kabul eder mi?"
Selim bey " neden olmasın. Kalbin temiz ve gerçekten aşıksım ☺. Hem babayiğit adamsın tabi İkra kızım senden biraz uzun ama ☺. Hem ben anneni dördüncü istemede alabildim. Sakın vazgeçme."
Mustafa bunlarla tekrar cesaretlenmişti. Hediye konusu aklında kalacaktı tabi ki ama artık o kadar da umutsuz değildi. Ve babasıda İkra gibi kalbinin temiz olduğunu söylemişti. Bunu da unutmayacaktı. Ve annesiyle babasının evlilik hikayesini de öğrenmişti...
Mustafa babasına sarılmıştı. Teşekkür etti verdiği moral için. Televizyonu açtı babası izlesin diye. Burak aradı o sırada.Burak " oģlum ne hayırsız çıktın la. Arayıp sormadın hiç. O kadar güzel haber verdim sana"
Mustafa "haklısın kardeşim kusura bakma. Ee sen ne yaptın. Yerleşebildin mi?"
Burak " evet yerleştim. Sonunda oldu"
Mustafa "helal kardeşime. Ee nereye atandın?"dedi ve o sırada Burak elinde çiçeklerle içeri girdi. Hemen sarıldılar ve Selim beyin elini öpüp geçmiş olsun diledi.
Burak " Merhaba amca ben Burak. Maraştan arkadaşıyım Mustafa'nın"
Selim bey "evet Mustafa çok anlattı seni . Hakemlik yapıyorsun demi? Bide geçen gün maçta kavga mı çıkmış? Dikkat et oğlum sağlığın daha önemli"
Burak, Mustafa'ya baktı buda anlatılır mı diye.Burak " evet amca haklısınız. Daha dikkatli olurum."
Mustafa "hiç beklemediğim bir sürpriz oldu"
Burak " asıl sürpriz bu değil. Bende artık Ankara'dayım. Gazi Üniversitesine atandım. Ev bulmam gerek tabi ve Artık yalnız değilsin."Bu belki son zamanlardaki en iyi ve devamında kötü bir bilginin gelmeyeceği haberdi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TESADÜFÜN ADI ALZHEİMER
General FictionAkrep Dede ölmeli... Herkes unutur. Bazıları sevdiğini, bazıları da bir olayı. Bunu isteyerek yapar insan, bazen de istemesen bile unutursun. İpler elinde değildir. Bir uçurtma misali, kader seni nereye yönlendirse oraya gidersin, rüzgar seni savu...