İçinizde kaydığını hissettiğiniz bir yıldız var mı?O yıldız belki bir hayaldir ya da insan. Kaybettiğiniz değerli bir eşya da olabilir.
Yıldızlar hep kayar ama içinizde kaydığını hissettiğiniz bir yıldız sizin tam göğsünüze oturur. Nefes alamazsın, ölüyormuş gibi hissedersin.
Benim içimde tam iki tane yıldız kaydı. İkisini de 9 yıldır göğsümde taşıyorum. Ne zaman hafifler bilmiyorum, ne zaman bana nefes aldırır bilmiyorum fakat zor, içinde o yıldızla yaşamak zor.
Bence insanların hayatı gökyüzü gibidir, yani benim hayatım öyle. Sevdiğim, değer verdiğim insanları o gökyüzünde saklarım. Hayatımda ışık kirliliği olan kimse göremez benim gökyüzümü.
Ben Asel. Tam adımla Asel Vural.
İsmim 'bal' anlamına geliyor. Babam koymuş ismimi. Beni kucağına aldığında gözlerime bakmış ve bal rengi gözlerimi görmüş. "Adı Asel olsun," demiş anneme. "bal gibi gözleri var, o kadar güzel ki." diyerek bakmış gözlerimin içine.
Babam bu yüzden hep 'Bal kızım' diye severdi beni. Gerçi hayatımdaki insanlar hâlâ 'Bal' diye seslenirler bana.
10 yaşındaydım, annem ve babamı trafik kazasında kaybettim. 9 yıldır göğsümde duran o iki yıldız annem ve babam. O zamandan beri abilerim bakar bana. Onlar bana hem anne hem baba oldular.
Bir anda odamın kapısı açıldığında tek gözümü araladım. Yatağımda gayet huzurlu bir şekilde uyuyordum ki abim kırar gibi kapımı açana kadar. Odamın girişindeki abime baktım, uyku sersemi seçebildiğim tek şey beyaz tişörtü ve omuzlarının hizasındaki sapsarı uzun saçlarını aşağıdan yaptığı topuz. "Günaydın kız!" diye bağırdı abartılı şekilde. Yüzümü buruşturup gözlerimi geri kapatmıştım ki odamın perdelerini sökercesine açmıştı. Güneş ışığı yüzüme vurunca kaşlarımı çattım ve elimle engellemeye çalıştım. "Kalk hadi be," diye yükseldi tekrardan. Ben gözlerimi ovuşturken tek ayağımdan tutup beni çekmeye başladı. "Abi!" diye yükseldiğimde ayağımı bıraktı. Ayağımı bırakınca bacağım yataktan aşağı sallandı, bende oturur pozisyona geldim.
Kısık gözlerle abime baktığımda, "Hadi yavrum bu saate kadar uyunur mu?" diyerek alnıma bir öpücük bıraktı. Önce böyle yapar sonra da öperdi işte. "Hadi ben gidiyorum hazırlan da gel." dediğinde başımı sallayarak onayladım onu.
Doruk abim. Kendisi en küçük abim. Böyle deli dolu, her şeyi şakaya alan bir insandı. İnce uzun bir boyu vardı onun. Diğer abilerim gibi iri değildi. Saçları söylediğim gibi sapsarı ve uzundu. Anneme benziyordu, onun da saçları sarıydı.
Yataktan kalkıp odamın banyosuna ilerledim. Soğuk bir duş aldım çünkü hava çok sıcaktı. Duştan çıktıktan sonra bornozumu giyerek odama girdim. Büyük dolabımın önünde durduğumda elim siyah kot bir şorta ve beyaz oversize bir tişörte uzandı. Önce beyaz iç çamaşırlarımı giydim, daha sonra da şort ve tişörtü giydim. Tişörtün önünü şortumun içine sokarak fazla bol görünmesine engel oldum. Ayaklarıma beyaz, ayak bileğime gelen bir çorap giydim, sonrasında da beyaz spor ayakkabılarımı.