1. Bölüm

91 6 1
                                    

      "Arya, uyan artık! Saat 12 oldu."
Gözlerimi açtığımda babamın kapıma yavaşça vurduğunu anladım. Beni uyandırmaya çalışıyordu. "Geliyorum." dedim ve banyoya girdim, rutin işlerimi hallettikten sonra ayaklarıma pandalı puf puf terliklerimi geçirdim. Saçlarımı at kuyruğu hâline getirdikten sonra mutfağa doğru ilerledim. Babam, sandalyede oturmuş gazetesini okuyor bir yandan da kahvesini yudumluyordu. Masaya baktım ama boştu,
" Madem kahvaltı hazır değil beni neden uyandırdın ki!" dedim bir hışımla. Babam anında cevap verdi;

"Birincisi küçük hanım, artık kahvaltıyı sen hazırlamalısın. İkincisi ise, zaten uçağın iki saat sonra kalkıyor." Gözlerim kocaman açıldı,

"Yoksa yıllardır istediğim Amerika tatili mi? İnanamiyorum, çok teşekkü-"
"Ne Amerika'sı kızım. Teyze'nin yanına gidiyorsun, İzmir'e!"

Şaşırdım benim teyzem yoktu ki!

"Hangi teyzem?"
Babam önce yutkundu sonra yavaşça kafasını kaşıdı gözlerini yere doğru çevirdi, "E-Elif." Ne! Annemin en iyi arkadaşıydı. En son yedi sene önce görmüştün onu.

"İyi de onu yıllardır görmüyorum ki!"
"En son annenin cenazesinde mi görmüştün?"

"E-evet." Konuyu dağıtmaya çalışarak,

"Orada çok mutlu olacaksın, hadi gidip bavulunu hazırla," saatine bakıp devam etti "1 saat 45 dakika." Odama doğru hızlıca yürüdüm, bu hayatta en güzel anılarım Elif teyzemle'leydi ve tabii annemle. İlk korku tüneline girişim, uçağa ilk binmem, en iyi arkadaşlarımla şu savaşı yapmam, babama yaptığım eşek şakaları, ana okulu aşkımın yanağını öpebilmem ve daha bir çok şey onun sayesinde olmuştu. Odamın kapısını açtım ve Bavulumu yatağımın üzerine koydum. Kapağını açtım ve dolabıma yöneldim, bir kaç şort, t-shirt, gömlek ve pantolon aldıktan sonra makyaj malzemelerimi, okuma kitaplarımı ve annemle çerçeveli bir foroğrafımızı koydum. Bavulun kapağını kapattım ve yataktan aşağı indirdim. Duşa girip çıktıktan sonra, üstüme bir t-shirt ve şort geçirdim. Dudak parlatıcımı ve allığımı sürdükten sonra bavulumu kapıya kadar sürükledim. Bavulumu orada bırakıp mutfağa girdim, balkonda sigara içiyordu. Ayaklarımı mutfağın fayansına sürte sürte balkon kapısına ulaştım. Kapıyı aralayıp, "Ben çıkıyorum." dedim. Sigrasını küllüğe bastırıp balkondan dışarı çıktı ve
"Ben seni bırakırım." dedi. Kafamı 'tamam' anlamadında aşşağı yukarı salladım.

     Babam arabayı park etti ve beraber arabadan indik. Babam bagaj bölümünden bavulumu çıkardı beraber çantaların ve biletlerin kontrol edildiği yere kadar geldik. Bana sarılıp "İki ay sonra görüşürüz" dedi. Bilet kontrolünden sonra uçağa bindim. Hosteslerin yardımıyla yerimi buldum. Yanımda turuncu saçlı, orta boylu ve sanırsam ela gözlü bir kız oturuyordu. Bir iki dakika sonra anonslar yapıldı ve iki saat sonra ineceğimiz söylendi. Anlaşılan sıkıcı bir yolculuk beni bekliyordu.

     Nihayet uçaktan inmiş bavulumu almış sokakta ilerliyordum. Elimde tam bir adres olmadığı için çevredekilerin sözleriyle, bavulumu bir o yana bir bu yana sürüklüyordum. Evin dış görünüşünü tahmin etmeye çalışıyorum herhalde bir apartman dairesinde yaşıyordur. Bir apartman. Birden bire bir şeye çarpmamla düşüncelerimden sıyrıldım. Tabii ki kaslı, uzun boylu, yakışıklı, mavi gözlü bir basketbolcu değildi; Lanet olan bir elektrik direğiydi! Kafamı ovalayarak etrafıma bakındım. Bana doğru gelen bir kadın gördüm, gelip bana sarıldı "Nihayet gelebilmişsin arı." dedi.

"Elif Teyze?" dedim şaşkınlıkla.

"Evet, beni ne kadar çabuk unuttun şapşal!" beraber gülmeye başladık. Birlikte biraz yürüdükten sonra sola döndük bir çok villanın olduğu bir sokaktı. Ben daha yürüyeceğiz diye düşünürken o bir villanın önünde durmuş çantasını karıştırıyordu, ben ise şaşkın gözlerle ona bakıyordum. Çantasından bir anahtar çıkardı ve kapıyı açtı. Beraber içeri girdik. Ben daha bir şey söylemeden, "Odan yukarı katta, soldan sonuncu kapı, banyonun yanında." dedi. Kafamı sallayıp koşar adım yukarı çıktım. Odaya girdim ve etrafa bakındım. İstanbul'da ki odamın neredeyse üç katıydı. Büyük bir makyaj masası vardı. Yanında ise duvarın sonuna kadar içi kitap dolu bir kitaplık duruyordu. Duvarlar ise açık turkuaz rengindeydi. Yatağın yanında büyük bir dolap duruyordu, getirdiğim kıyafetler bu dolabın üçte birini  bile kaplamazdı. Dolabın büyüsünden kendimi alıp yatağa uzandım. Biraz dinlenmeliydim.

     "Arya hadi kalk!" gözlerimi ovalayarak Elif Teyzem'e baktım. Saat kaç olmuştu ki?

"Saat kaç?" dedim hâlâ uyku sersemiyken.

"Akşam oldu. Saat," cebinden bir telefon çıkardı ve tuş kilidine bakıp sözüne devam etti, "Altı buçuk." Yataktan kalkıp banyoya girdim. Elimi yüzümü yıkayıp odama girdim. Kıyafetlerimi değişecektim ki bavulumu getirmediğimi fark ettim. Kapıyı açacakken aklıma belki dolapta bir iki kıyafet olabileceği geldi. Geri dönüp, dolabın iki büyük kapağını açmamla gözlerimi fal taşı gibi açmam bir olmuştu içi çeşit çeşit kıyafetle doluydu. Renkli elbiseler, yüksek topuklu ayakkabılar, yırtık pantolonlar, yazılı t-shirtler, yüksek bel şortlar ve daha bir çok şey dolabın içinde duruyordu. Şaşırarak dolabın iç tarafında ki notu okudum " Evet, hepsi senin arı!" Arı sözcüğüne baktım, uzun hikâyeydi. Bana hâlâ arı demesi şaşırtıcıydı. Kafamı sallayarak düşüncelerimden ayrıldım. Dolaptan, gri bir eşofman aldım. Bilek kısmında daralıyordu. Ardından siyah düz bir t-shirt giydim. Kulaklığımı ve telefonumu alıp odadan dışarı çıktım. Tam kapıya doğru yürürken yere çakıldım ve merdivenlerden yuvarlandım. Tabii İstanbul'da apartmanda yaşayınca böyle oluyor. Kolumu ovalayarak Elif Teyzeme seslendim ama yanıt vermeyince masadan bir postit  aldım ve üzerine "Yürüyüşe gideceğim, akşam yedide evde olurum. XXX" Buzdolabının üzerine yapıştırdım. Dışarı çıktım ve kapıyı kapadım. Arka bahçeden çıkıp, sahile indim. Yavaşça yürümeye başladım.

     Dinlediğim müziği mesaj sesi kesti. Mesaja baktım Elif teyzemdendi; "Saat sekiz oldu ama hâlâ ortalıklarda yoksun, çabuk eve gelsen iyi olur." Ne ben o kadar zamandır dışardamıyım. "Beş dakika'ya evdeyim." Hemen koşmaya başladım. İki saatte geldiğim yolu beş dakikada nasıl geri dönecektim  ki? Aptalsın işte! Yine sessizliğimi iç sesim bozmuştu. Kes sesini karışma bana diye içimden geçirirken yine bir şeye çarptım. Yerden kalkarak çarptığım şeye baktım. Hayır, bu sefer bir elektrik direği değildi.

    

Karanlığın KraliçesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin