"Beni mi arıyordun?"
Hıı?
Şaka yapıyor olmalısın!"Hayır, yani şey"
Ney lisa, ne dicem şimdi adama! Önünde de o kadar dans ettin.
Utancımdan ölücem sanırım."Ney?"
Yangın merdiveninin kapısının önünde durmuş sırıtarak bana bakıyordu. Tabiki de ne diyeceğimi şaşırıyordum.Her başımı kaldırıp suratına baktığımda uzaktan bana bakan gözlerini şimdi daha net görüyordum ve bu seferde bonus olarak sırıtışını.
"Tanışıyor muyuz?"
Bir kaç adım üzerime doğru gelerek eliyle tuttuğu kapıyı bıraktı.
"Beni tanıyor musun?"
Kapı büyük bir sesle kapandı. Ben bile gördüğüm halde sışradım ama o durmadı hala daha üzerime doğru geldi.Ta ki sırtımı demirliklere çarpana kadar.
Normalde olsa şimdiye karşı çıkmış, ağzının payını vermiştim ama yapamıyordum.
Gülümsedim."Cevap vermeyecek misin?"
Ellerinden birini başımın hemen yanında ki demirlere koydu.
O an fark ettim ki yan tarafımız bomboştu. Burada ben ve ondan başka hiç bir kimse yoktu.
Bundan korkmam gerekirdi ama benim nedense heyecenlanmama neden oluyordu.Gözleri gülüşüme takılıyordu ve o da gülüyordu
Gülüyordum, çünkü onunla oynuyordum. O da gülüyordu çünkü o da benimle oynuyordu.
"Beni tanımıyorsun
Seni tanıyorum"
Öyle bir ses tonuyla konuşuyordu ki ona hayran hayran bakmama sebep oluyordu."Maskenin altından tanıyabilecek kadar mı çok?"
Sırıttım.
O ise konuşmasına devam ettirmeyerek dudaklarını ısırdı.
Boşta kalan eliyle ise açıkta olan uzun siyah saçlarımı geriye itti."Saçlarının aslında bu renk değil de açık kahverengi olduğunu,"
Ellerini hızlı tutarak belime uzandı.
"Bu dekolteli elbiseyi en çok senin vücudunun taşıyabileceğini,"bu seferde yırtmaçtan gözüken bacağıma dokundu. Dokunuşları o kadar yumuşaktı ki aklım almıyordu, dokunup dokunmadığını bile anlayamıyordum.
"Bacaklarını göstermekten hoşlandığını ve bu yüzden hep mini giyindiğini"
Duyduklarımdan korkmalıydım biliyordum ama kendimi kontrol edemiyordum. Parmaklarımla arkamda ki demiri sıktım.
Daha fazla şey söylesin, onu daha fazla duyayım diye beklentiye giriyor, kalbim daha hızlı atıyordu.
Elleriyle bileğimi tutup bana yaklaşıyor, tekrardan o kahve gözleriyle gözlerime bakıyordu.
İçimde yeni hisler uyandırıyordu.Tekrardan durarak elini bu sefer de suratıma indirerek konuştu.
Maskemi tutup yavaşça indirdi.
"Bu maskenin ardında ki seni çok iyi tanıyorum Lisa"Suratımı maskesiz gördüğünde, bakışları yumuşadı.
Kulağıma fısıldamasından huylanarak ona kıkırdadım.
"Belli gerçekten de tanıyormuşsun ama herkes bunları zaten bilir."Ünlü bi iş adamın çocuğu olmak bunu gerektiriyordu tabi.
"Peki ya bileğinde ki bu yarayı da herkes biliyor mu?"
Bana baktı ve durdu.
Bileğimde ki yara?
"Dur ne-"Parmağıyla anında beni susturdu.
Ama bu da neydi şimdi? Herşeye okey di tamam, herşeyi bilebilirdi de bunu, bunu bilemezdi.
"Seni sandığından daha iyi tanıyorum."
Geriye doğru çekilerek, öylece kala kalmış halimi süzdü sonrasında ise bana bakıp gülümsedi."Parti benim için burada bitti, görüşürüz prenses."
Kapıyı kendine doğru çekerek çıkıyordu ki sorumla onu son anda durdurdum.
"Seni bir daha görebilecek miyim?"
Önüne dönerek gülümsedi."Kesinlikle"
Kapıdan çıkarak, beni yangın merdivenlerinde öylece bırakarak gitti.___________
Okuduğunuz için teşekkürler 🎀🎀
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Maske |Liskook
Fiksi PenggemarO karmaşıklığın arasından biri dikkatimi çekti. Gözlerini dikmiş bana bakan biri, Tüm dans edenlerden başka, herkesi kendinden uzaklaştırmış gibi köşede sakince duran, Ona baktığımı fark eden ama hala daha bana, gözlerimin içine bakmaya devam eden...