playlist
• skz - slump
• han & seungmin - respirator
• changbin - streetlight
• day6 - i need somebodylink 🔗: https://music.youtube.com/playlist?list=PLmccoJuX_DrUp-YhNnvyBJlQlC7gl55nP&si=NYoTAk2ZHZuzThBr
🌊
Genç kız elindeki nachimbongu düşmesin diye sıkı sıkıya tutarken yaş kalıntılarının kaldığı dolu gözlerini sahnede gezdiriyordu. Konser biteli belki bir, belki de iki saat olmuştu. Zaman kavramı artık onun için önemini yitirdiğinden umursamıyordu.
Sahne görevlileri kendi aralarında konuşarak etrafa saçılmış konfetileri temizlerken gözlerini kırptı yavaşça. Konser sırasında üyeleri gördüğü, fakat şimdi kararmış olan dev ekranlarda gezdirdi bakışlarını. Yüzünde koca bir tebessüm oluştu gözlerinden dökülen yaşlar yanaklarını ıslatırken.
Sırt çantası omzundan kaymasın diye bir eliyle onu tutarken nachimbongunu tuttuğu elinin tersiyle yanaklarını silmeye çalıştı. Çaresizliği canını öyle çok acıtıyordu ki nefes alamadığını hissedebiliyordu. Saatlerdir ağlamaktan tahriş olmuş gözlerini kendine gelmek için sıkıca kapatıp açtı. Burnunu çektikten sonra sahneye son kez bakıp çıkış kapısına ilerlemek için arkasını döndü.
Son kez göreceği yer olacağı için dikkatle inceliyordu her yeri.
Kendisini konser alanının dışına attığında etraftaki gişeleri kapatan çalışanlar ve birkaç hayran dışında kimseler yoktu. Soğumaya başlamış hava vücudunu titretirken sırt çantasını önüne çekip minik hanquokkanın asılı olduğu fermuarı açtı. Nachimbongunu güzelce yerleştirdikten sonra çantasını tekrar sırtlanıp yavaşça yürümeye başladı.
Öyle çıkılmaz bir karanlığın içinde hissediyordu ki ne yapacağını bilmeden öylesine yürüyordu. Saat gece yarısını geçtiği için binebileceği ne bir metro, ne de otobüs vardı. Taksiye verecek parası da yoktu.
Aldığı nefes boğazına takılı kalmaya çalışırken onu neyin rahatlatabileceğini düşündü. Bu ülkeye geldiğinden beri birkaç saat önce biten konser dışında tek mutlu olduğu şey belki de han nehrini izlemek olduğundan gidebileceği en iyi yer orası olmalıydı.
Cebine koyduğu telefonu çıkarıp nehrin konumuna bakarken yürümek için çok uzak olduğunu fark ettiğinde yine de planını değiştirmedi.
Çantasından kulağını çıkarıp taktıktan sonra duygularına kendisi yerine tercüman olacak şarkılardan birisini açtı.
saniyeler acımasız,
saniyeler geçtikçe çaresizleşiyorumçölde sıkışıp kaldım,
kendimi kum saatindeymiş gibi hissediyorumSözler kulaklarından kalbine ulaşırken dolan gözlerine ve titreyen alt dudağına inat yürümeye devam etti. Soğuk hava yanaklarını ve burnunu üşütse de o an umrunda değildi.
çok hızlı,
takip etmeye çalışıyorum ama umudunu kaybediyorum
biz eskiden bu dolambaçlı yolda birlikte yürürdük
ama o kadar ileridesin ki yetişmek zor görünüyorUmudunu kaybediyordu, Chan haklıydı.
korkarım ki kendimi yüzüstü bırakacağım
içimdeki tüm aptalca hayaller yıkıldıDudaklarının arasından sabırsızca kaçmayı bekleyen bir hıçkırık koptuğunda adımları duraksadı. Avucunun içini yaşlanmış gözlerine bastırırken yalnız olduğu sokakta iç çeke çeke ağlıyor olmak zavallı oluşunu yüzüne vuruyordu sanki.