{Dostlar merhaba. Kitabın gidişatı hakkında bir kaç şey söylemek istiyorum. Öncelikle kitabı uzun tutmayı düşünmüyorum. Gerçekliğini yitirmemek adına her şeyi dengede tutmaya çalışarak yazıyorum. Bazılarınız Boris ve Hector konusunda kararsız fakat bütün bunları bir yana koyacak olursak bu kitabın size anlatmak istediği tek şey aşk değil. Bu yüzden karakterler hakkında net bir şey söylemekten kaçınıyorum. Karakterlerin ruhsal sorunlarının, travmalarının, bir başkasına etkisi ve geri dönüşsüz hasarlarını baz alıyorum. Elbette içinde takıntı, sevgi, aşk konularıda var. Çünkü her karakterin bir hikayesi var ve ben hepsini işlemeyi düşünüyorum. Yani demem o ki her açıdan doyumluk bir kitap geride bırakmak istiyorum ve bunun için okuyup desteklemenize ihtiyacım var. Sizden ricam bu konuda çok fazla tartışma ortamı yaratmamanız. Uzun tutmadan, rahatsızlık vermeden derdimi anlatabildiysem ne mutlu. İyi okumalar dilerim.🙏🏻💞}
Kafatasımı parçalayabilecek bir acı bıçak gibi saplandı etime. On beş yirmi saniye kadar ne söylediğimi tarttım. Tamam mı demiştim? Sanırım evet. 'Ama,' dedi iç sesim yana yakına. 'Biz katil değiliz ki!'
"Biz katil değiliz," diye döküldü dudaklarımdan düşüncelerim. Hector bunu duymazdan gelerek silahı bana gayet eğleniyor bir tavırla uzatmıştı. Göz ucuyla ona bakıp tekrardan zemine çevirmiştim bakışlarımı. Koyu kırmızı akan kanın oluşturduğu o göle. Kızın cam gibi donuk bakışlarına. Sahi o da ölmüştü değil mi? Bunu yeni idrak ediyor gibi atmıştı tenim. Genzimde hissettiğim o yanık tatla yutkundum. Sadece yutkundum çünkü dahası beni yoracaktı. Dahası beni yalnızca boğacaktı.
"Hadi ama gerçekten! Bunu yapmak o kadar da zor değil," dediğinde bile tepkisiz kaldım. Milyonlarca parçaya bölünmüşken hangi birini toplayacaktım?
Telefon hala açık, bir cevap bekliyor gibi duruyordu parmaklarında. Onun gözleri benim gittikçe küçülen bedenime kayıyor, cevap vermemi bekliyordu. Nitekim sadece sesli nefesler alarak verdim cevabımı. Bundan sıkılmış gibi sert bir soluk aldı.
"Öldür!" Dedi telefonda ki adama. O bunu söyleyene kadar ne aşamada olduğumuzu bile unutmuştum. Gerçekler yüzüme bir bir çarptı.
"Dur!"
Bakışlarımı ona çevirdim.
Gözlerim imkanı varmış gibi daha da açıldı. Elimi aniden havaya kaldırıp avuç içlerimi gerdim. "Dur tamam."
Onun kinayeli yüzüne bir kaç saniyeden fazla bakamadım. Bu bir anlığına çok yanlış bir şeymiş gibi geldi. O beni katil yapmaya çalışırken, beni anlamasını beklemek aniden önemsizleşti. Eğer bunu yaparsam benden geriye sadece adım kalacaktı ve Hector bunun için uğraşıyordu. Onu durduramazdım, o da beni susturamazdı artık.
Dizleri üstünde duran adama baktım. Ölümü bekliyordu ama öldüreceğimden de umutsuzdu. Parlayan gözlerinde, alay eder gibi bir ifade belirdi. Bu benim kayıplar vereceğime bir çağrışım mıydı? Ya da onu öldürebilmek için kendimce ütopik düşünceler mi sergiliyordum. Her neyse de bu illüzyona benzeyen anın son bulmasını istedim.
Gözlerimi sıkı sıkıya kapattım. Bedenim yay gibi gerilirken, ben atılmayı bekleyen zehirli oktan farksızdım. Sağır edici sessizliğin içinde, Hector'un kurşunu namlunun ucuna koyduğu kışkırtıcı bir ses çıktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SINIRDAKİ YABANCI +18
Fiksi UmumBU HİKAYENİN BİR ÇOK KISMINDA RAHATSIZ EDİCİ İÇERİK BULUNMAKTADIR. "Teninde bir ilkbahar havası ama için kar kış. Gözlerin yorgun, ruhun darmadağın. Korkuyla baktığın bu yollar senin kaderin, bu gözler senin katilin." Bakışlarında bir kasvet, kehane...