uuupuzun mis gibi bir bölüm!!
**
Otobüsten zıplayarak indim.
Beşiktaş'a gelmiştim.
Heyecandan sabahtan beri ellerim titriyordu. Beni beğenip beğenmeyeceğini düşünmeden duramıyordum. Belki de sadece arkadaşı olarak görüyordu, ama o gece film izleyip sabaha kadar konuştuğumuzda sohbetimiz öyle akıcı ve güzeldi ki hiç iki arkadaş gibi hissetmemiştim. Üstelik aslında o sabahın dokuzunda dersi olmasına rağmen gece uyumayıp benimle konuştuğunu da laf arasında söylemişti. Bu bile bana bir başka hissettirmişti.
Telefonun saatini kontrol ettim, on beş dakika erken gelmiştim. Buluşmayı planladıktan sonra tekrar konuşmamıştık. Sadece sabah bir aksilik olup olmadığını sormuştu.
Telefonum çalınca hızlıca cevapladım. Arıyordu.
"Efendim?" dedim hevesle.
"Ben geldim, sen neredesin?" arkasından deniz sesi geliyordu.
"Ben Barbaros Caddesindeyim. Az önce otobüsten indim." dedim.
"Tamamdır. Sen durakta bekle, ben geliyorum." Onaylayan bir şeyler söyleyip telefonu kapattım.
Acaba o da heyecanlı mıydı? En son, merakla bekliyorum, demişti ama büyük ihtimalle ben ondan bin kat daha meraklıydım.
Üzerime uzun grup konuşmamız sonucunda siyah bir kumaş pantolon ve uzun kollu siyah, dar bir badi giymiştim. Üzerimde de deri ceketim vardı. Elif ve Asaf gelinlik giymemi tavsiye etseler de ilk günün hevesiyle kendime en yakıştırdığım rengi giymiştim. Yüzümde de hafif bir makyaj vardı, kapatıcımı esrarkeş gözatlarıma bolca sürsem de sade görünüyordum. Ruj yerine de parlatıcı sürmüştüm. Saçlarım da her zaman olduğu gibi düzdü. Kabarmamaları için birkaç şey sürsem de fazla bir şey yapmamıştım. Onun ne giyeceğini bilmedim için iddialı olmak istememiştim. Gerçi bu üzerimdekilerden daha iddialı ne giyebilirdim, orası da ayrı bir mevzuydu.
"Selam."
Kocaman açılmış gözlerimle far görmüş tavşan gibi ona döndüm. Bir anda zınk diye karşıma çıkınca hiç hesap etmediğim bir tepki vermiştim.
"Selam." dedim. Sesim adeta içime kaçmıştı.
Samimice tebessüm etti. Dişleri inci gibiydi.
Fotoğraf attığı haliyle birebir aynıydı. Hiçbir değişimi yoktu. Kahve saçları düzenlice taranmış, tıraş olmuştu. Üzerinde siyah, dar olmayan bir kot pantolon, ve gri sweatshirt vardı. Ve tıpkı benimki gibi onun da kendine yakışır bir deri ceketi vardı. Konuşmamış olmamıza rağmen çok uyumlu giyinmiştik.
Boyu benden bayağı uzundu. Kısa bir kız değildim, boyum bir yetmişti. Onunsa aşağı yukarı bir doksan kadar vardı. Maşallah, tüm Türkiye'nin rızkını yemişti herhalde.
"Nasılsın?" demesiyle yürümeye başladık, daha doğrusu ben onu takip ediyordum.
"İyiyim, seni sormalı?"
"Teşekkür ederim, ben de iyiyim. Akaretler'de kahvesi çok güzel bir kafe var. Başka bildiğin iyi bir yer varsa oraya da gidebiliriz." dedi, bana bakmıştı. Başımla onayladım. Bildiğim her şey kafamdan uçup gitmişti.
**
Masaya geçtiğimizde, içinde kitapların olduğu kol çantamı yanımdaki sandalyeye koydum. O da karşıma oturmuştu. Telefonundan birkaç şeye basıp masanın üzerine yüz üstü şekilde koydu.
Ters çevirmemesi kesinlikle bir artı puandı. Elif böyle söylemişti.
Gruba girip onlara mesaj atmamak için kendimi tutuyordum. Eve gittiğim gibi onları arayıp kaç kere nefes aldığını bile anlatacaktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
bir başka hikaye | texting
Ficțiune adolescențiArgo bir jargon ile yazılmıştır, küfür içerir. ** Hayatımızdaki anlık hareketler bazen rutinimizden çok uzak, birer başka hikayelere gebe kalırdı. Ama ben hiç bu gebeliklerin iki kuzenle yaşayacağım bir aşk üçgeni olarak sonlanacağını düşünmezdim. ...