"Şunlar onun adamları mı?" Felix'in işaret parmağıyla gösterdiği yere baktığımda Soobin'i ve yanında onun gibi giyinmiş birkaç adamı görmüştüm. Göz devirme isteğimi geri çeviremediğinde Soobin'le göz göze gelmiştik. Şirince gülümsedim ve el sallayıp yolumda gitmeye devam ettim. o arabaya binmeyecektim.
"Uzun olan Soobin, sabah beni o getirdi. Arabaya binmeyeceğimi söyledim ama yine de göndermiş. Binmeyeceğim ki. Yanıma gelirse de olay çıkartırım." Deyip kollarımı önümde bağladım. O sırada Felix içtiği suyu püskürttü. Birkaç kez öksürdükten sonra, " Oğlum sen harbi malsın. Ne güzel mafya adam koruyor işte seni. Ne bu drama?" dedi.
"Sus Felix."
***
"Soobin arkamda olduğunu biliyorum!" Diye bağırdığımda arkamda gizlenerek beni takip eden Soobin gizlendiği yerden çıkmış ve yanıma gelmişti. "Neden peşimi bırakmıyorsunuz? Evimin yolunu gayet iyi biliyorum, size ihtiyacım yok." Sonuçta küçük bir çocuk değildim. Birileri tarafından sürekli gözetlenip, korunmaya ihtiyacım yoktu. "Bay Lee'nin kesin emri." Bıkkınlıkla nefes verdim. "Takip etmesen olmaz mı? Takip etmiş gibi yaparsın. Çünkü bu gerçekten rahatsız edici."
"Bay Lee kesin bir emir verdiğinde o emri gerçekleştirmezsek sonumuz ölüm olur efendim. Bunu yapamam. Yalan söylemeyi bile düşünsem bu benim ölümüm olur." Adamları da fazlasıyla ondan korkuyordu. "Aslında eğer arabaya binmezseniz yanınızda yürümem emredilmişti ama az önce arayıp gizlice takip etmemi emretti." Söylediği şey ile gözlerimi sonuna kadar araladım. Ona adamının yanımda yürümeyeceğini söylemiştim ve o da uzağımda yürümesini mi emretmişti? Tanrım! Ondan gerçekten kurtuluşum yoktu sanırım.
"Ona yanımda yürümeni istemediğimi söylemiştim ama uzağımda yürümeni söyleyeceğini düşünmemiştim." Yürüyüşüm sendeledi ve ondan uzaklaştım fakat yanlış anlamasın diye hemen eski konumuma geri dönmüştüm. "Uzun zamandır Bay Lee ile çalışıyorum, daha önce hiç böyle bir emir vermemişti. Açıkçası, bu beni biraz şaşırttı. Bay Lee'nin değer verdiği insan sayısı bir elin parmağını geçmez, ama size değer veriyor olmalı. Daha önce bu denli koruduğu sadece bir kişi olmuştu."
Değer vermediğini düşünüyordum aslında ama yine de Soobin'in dedikleri bana güzel hissettirmişti. Ayrıca son cümlesi içimde bir merak da uyandırmıştı. "Kimdi o?" Diye sormamla tam konuşacaktı ki son anda duraksadı. "Bunu size söyleyemem. Bu özel bir durum." Merakım daha da artsa da söylemesi için üstelememiştim. Özel durumlara saygım vardı.
"Geldik, gidebilirsin." Evimin önüne geldiğimizi fark ettiğimde Soobin'e karşı konuşmuştum. "Tamamdır efendim. İyi akşamlar."
***
"Açım!" Diye bağırdığımda evde kimsenin olmadığı gerçeğiyle ofladım. Anneme ısrar edip kendi evime çıkmasaydım şu anda fazlasıyla doymuş olacaktım. Babam yoktu fakat her istediğimi yapan bir annem vardı. Annem işinden o kadar çok kazanıyordu ki istediğim an bana bir ev almıştı ama bu pek iyi bir fikir değildi sanırım. Çünkü şu anda fazlasıyla açtım ve evde yemek için hiçbir şey yoktu.
"Off, markete gidip ramen alayım bari." Markete gitmeye üşensem de durmadan guruldayan karnımı susturmak için gitmek zorundaydım. Yavaşça oturduğum koltuktan kalkıp diğer koltuğun üzerindeki hırkamı alıp evden çıktım.
Karanlık sokakta ilerlerken yanımda benimle birlikte gelen gri kediye bakıp gülümsedim. Bu kediyi her sabah beslerdim. Hatta bir keresinde hasta olduğunda onu veterinere götürmüş daha sonrasında iki gün evimde ağırlamıştım onu. O zamandan beri en yakın arkadaşlarız. "Acıktın mı? Hm? Sana da mama alacağım merak etme canım arkadaşım." Söylediklerimin karşılığında bir miyavlama aldığımda kıkırdayarak eğildim ve kafasını okşadım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Photo | Minsung
FanfictionJisung girdiği bir iddia yüzünden hiç tanımadığı, rastgele bir numaraya feminen giyindiği fotoğraflarını atar fakat bu numaranın Lee Minho olduğunu ve başına büyük bir iş açtığını bilmiyordur... !Dikkat femsung içerir!