"Çok inatçı bir çocuksun, ne olur dediklerime sorgulamadan uyum sağlasan?" Pek de uzun olmayan yolculuğun sonuna yaklaştığımızda yol boyunca oluşan o sessizliği bozmuştu. "Robot değilim ya hani? sorgulamadan sana uymamı bekleyemezsin. Bana sadece açıklama yapmanı istiyorum ama onu da yapmıyorsun. Tanrı aşkına! Benden ne istiyorsun sen?"
"Sana açıklama yapacağım fakat şimdi zamanı değil. Senden ne istediğimi biliyorsu-"
"Bilmiyorum, lanet olsun ki bilmiyorum." Sözünü kestiğimde iyice sinirlenmiş görünüyordu. "Sadece dediklerime ve yaptıklarıma uyum sağlamalı istiyorum bu kadar. Sabredip beklersen sonunda sana açıklama yapacağım zaten." Bu kadar gizlediği, bana açık açık söyleyemediği şey neydi? "Bana açıklama yapmadan etrafımda dolaşma lütfen. " Dedim ve durmuş olan arabadan inip hızlı adımlarla Okuldan içeriye girdi.
***
"Anlıyor musun bebeğim?" Kimyacının söylediği şeyleri pek anlamasam da başımı olumlu anlamda sallamıştım. Sürekli vücudumda gezinen elleri soruya odaklanmamı zorlaştırıyordu zaten. Soruyu hiç sormamış olsaydım daha iyiydi.
Bu hocadan kimse hazzetmezdi, ben de dahil. Çünkü sürekli fesat imalar yapıp kaba sözcükler kullanırdı. Terbiyesiz bir hocaydı açıkcası. Kız öğrencilere pek yavşamasa da erkek öğrencilere sürekli fesat şeyler söyleyip durur, yavşardı. Aynca kendisi evliydi de. Bir çocuğu vardı.
"Aferin güzellik. Başka sorun var mı? Ders dışı da olabilir, yardımcı olmaya çalışırım." Sorunum olsa da size gelmem hocam. "Yok hocam, teşekkürler. Ben gideyim artık." Derken elleri bacağımda geziniyordu.
"Otur biraz sohbet edelim. Teneffüsün bitmesine çok var daha." Elini kalçamın üzerinden geçirip belime getirmiş, orayı okşamaya başlamıştı bu sefer. Dokunuşları rahatsız ediciydi. "Yok hocam, daha başka dersler için de soru sormam lazım. Sonra konuşuruz." Yalan söylüyordum, Onunla oturup sohbet etmek son isteğim olurdu. "Peki yavrum, daha sonra yanıma uğra."
"Uğrarım hocam." Hızla elinden kurtulup hemen odadan çıktım. Çıkmamla biriyle çarpışmam bir olmuştu. Kokusundan kim olduğunu anlamam pek zor olmamıştı. "Çıkışta odama gel Jisung." Öyle bir ses tonuyla konuşmuştu ki söylediği şeyi reddetmem mümkün değil gibiydi. "Neden?"
"Konuşacağız." Ne konuşacağını merak etmiştim. En son ona açıklama yapmadan etrafımda dolaşma demiştim. Açıklama mı yapacaktı yoksa? "Tamam, gelirim." Deyip onu iteklemiş ve yapışık olan bedenlerimizin ayrılmasını sağlamıştım. "Arkadaşların seni arıyordu. Haberin olsun." Dedi ve öğretmenler odasından içeriye girdi. Hiç olmadığı kadar sinirli görünüyordu. Sinirinin nedenini merak etsem de sorgulamadan arkadaşlarımı bulmaya odaklanmıştım.
***
"Ben gidiyorum gençler. Minho çağırmıştı. Siz gidin, beni beklemeyin." Kimse duymasın diye kısık sesle konuşmamla arkadaşlarımın bana çatık kaşlarla bakmaları bir olmuştu. "Hayırdır niye çağırmış?"
"Bilmiyorum. Gidin hadi, ben anlatırım size sonra." Dedikten sonra onlarla vedalaşmış ve Minho'nun odasına doğru ilerlemeye başlamıştım. Sessiz koridorda ilerleyip kapısının önünde durduğunda derin bir nefes aldım ve kapıya vurdum."Gel!" Anında içeriden onun sesi geldiğinde gergince içeriye girdim ve koltuklardan birine oturdum. "Ne konuşacağız?" Elindeki telefonu masanın üzerine bıraktı ve bakışlarını bana çevirdi.
"O orospu çocuğuyla neden o kadar yakındınız?" Kimden bahsediyordu? Kimle yakın olmuştum ki? "Kimden bahsediyorsun?" Dememle oturduğu yerden kalkıp benim karşımdaki koltuğa oturdu. "O öğretmenden bahsediyorum. Neden eli senin vücudunda gezinip duruyordu? Sikeyim, neden ben sana dokunamazken başkalarının eli senin vücudunda geziniyor Jisung?" Kimyacıdan bahsediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Photo | Minsung
FanfictionJisung girdiği bir iddia yüzünden hiç tanımadığı, rastgele bir numaraya feminen giyindiği fotoğraflarını atar fakat bu numaranın Lee Minho olduğunu ve başına büyük bir iş açtığını bilmiyordur... !Dikkat femsung içerir!