"Ben bu muameleyi hak edecek ne yaptım?" İçimde yankılanan çığlık çığlığa bağırmak istediğim tek şey buydu.Bunu söylemek isteyen bu sefer bendim. Önceki hayatımda da kendime sürekli sormak zorunda bırakıldığım bu soruyu acaba Helen'de mi sürekli sormak zorundaydı kendine. Cevap arayıp bulamadıkça o da mı benim gibi yavaş yavaş tükendi?
Bir baba kızına karşı nasıl bu kadar duyarsız ve gaddar olabilir ki? Helen'le benim babamı yarıştırsak berabere kalma olasılıkları yüksek bence.
İçimden söve söve odamın yolunu tutmuşken ağladığımı farketmemle bu gözlerimi kolumla silmeye çalıştım ki birden kolumdan çekilmemle nerdeyse yeri öpecektim.
Beni kolumdan çeken Kanan pisliğiymiş neyse ki beni yormadan kendi kendine konuşmaya başladı.
-Sorun ne bilmiyorum ama... Prensleri selamlamalısın.
Göz ucuyla seçebildiğim kadarıyla arkasında bir düzineden fazla genç erkek topluluğu vardı. Sanırım aralarında da şu çok önemli bok kafalılar da olmalıydı ki ayaklı görgü kuralları uzmanımız,Kanan, beni uyarma ihtiyacı hissetmiş olmalı. Yoksa aman aman olmayan itibarına zarar ziyan gelir falan.
Tam haddini bildirmek için ağzımı açmıştım ki. Yemedi. Bok kafalı da olsalar bu ülkenin prensleri sonuçta değil mi onlar gidip bir selam vermek şarttı. Çünkü ben başımı hâlâ gövdemin üstünde seviyorum.
Kanan'a birşey demeden arkasında durup film izler gibi bizi izleyen sürüye doğru adımladım. Yaklaşmamla bir anlık başrol erkeğin öldürücü nefret dolu bakışlarıyla rast gelsemde üstüme alınmamak için hemen dikkatimi tümüyle ikinci prense çevirdim. Gelir gelmezde referansımı sundum.
- Tanrı'nın Işığı üstünüze olsun Majesteleri.
Başımı kaldırmamla önüne kemik atılmış köpek gibi bana hevesle bakan ikinci prensle midem ağzıma doğru yükseldi bir an. Tabi ben güzel şeyler düşünüp olası krizleri büyük ustalıkla atlattım.
-Merhaba Leydim. Bu ne güzel bir tesadüf böyle. Sizi bu kanada hangi rüzgar attı? Bir sorununuz varsa bizimle paylaşmaktan çekinmeyin lütfen.
-İlgiliniz için minnettarım majesteleri. Lakin önemli bir mevzu değil. Ama sanırım biraz dinlenmem iyi olacaktır.
-Tabi ki Leydim. Sizi burada daha fazla tutmayayım. Hatta izninizle size ben eşlik edebilir miyim?
Seni adi pislik hâlâ vazgeçmedin mi? Yüzüne karşı açık açık mı demeliyim "Oynamayı kes!" diye?
Prens Nicholas'ın olduğu tarafa bakmasam da bakışlarının ağırlığını üstümde hissedebiliyorum. Ama onunla yaşadığım son olayı düşünmeye pek fırsatım olmadı açıkçası. Harketlerini yorumlayamıyordum. Açıkçası bunu istemiyordum da.
Bir an önce odama gidip dinlenmek istiyordum ve bu garip gerici ortamdan da bir an evvel ayrılmak.
-Sizin gibi önemli birinin vaktini böyle gereksiz işlerle almak haddime değil majesteleri şimdi izninizle ilk ben ayrılıyorum.
Birşey demesine fırsat vermeden hızla arkamı dönüp yanlarından ayrıldım.
Odama girip sinirle bir iki volta attım. Sonra da sakinleşmek ve düşünmek için kendimi yatağa bıraktım.
Bu neydi gerçekten? Ne yapıyordum ben ? Burdan ayrılmak için birşeyleri mahvetmem gerekti. Bende gereken neyse yaptım. Neydi peki beni üzen? Helen'in babasının onu bu kadar çabuk gözden çıkarması mı? Yaptığım şeyin durdurulmaması mı? Kimsesizligimiz mi? Hiç ama hiçbir fikrim yoktur açıkçası.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAYIP KRALLIĞIN VARİSİ
Fantasy" Ahlakın güzellik standartları vardır. Bir böceği öldürürsen bir kahraman, bir kelebeği öldürürsen bir katil ilan edilirsin." Normalde okuduğunuz reankarne kitaplardan farklı olduğunun garantisini veriyorum. DİKKAT! BAĞIMLILIK YAPAR;) SHOPİLER İÇE...