Fazla bekletmemişimdir umarım... İyi okumalar.
|||||
Minho, tabii ki hiçbir tepki ve cevap alamamıştı ama bu onu üzmemişti. Zaten bir cevap beklemek için gelmemişti ki buraya... Eldiven takılı elini uzattı sevdiği adamın zayıflamış olmasına rağmen hâlâ şişkin olan yanaklarına. Çok dikkatli ve yavaş bir şekilde işaret parmağını yan bir şekilde sıyırarak okşuyordu. "Buradayım güzelim... Ben tekrar aptallık yapıp kaçmak, saklanmak üzereydim..."
Gözlerinin buğusu görüşünü kaplarken diğer eliyle usulca sildi yaşlarını akıtmadan. Net görmeliydi sevdiğini, net görmeliydi ki onu bu hale tekrar gelmemesi için nasıl koruyacağı hakkında daha çok uğraşabilsin. Derin ve titrek bir nefes alıp devam etti içinden geçen şeyleri sevdiğini incitmeden dökmeye. "Ama yapamadım. Bu sefer kaçamadım, seni koruyamamanın sorumluluğunu alacağım. Ve bebeğim, hayalinin ötesinde bir intikamla kan kusturacağım o orospu evladına..."
Kıkırdadı ardından Minho. "Çünkü biliyorum... O piçin birçok masum canı aldığını duyduğunda da, o minik çocukların cesetlerini gördüğünde de tam olarak bunu istedin. Bana söylemesen de seni tanıyorum güzelim. Ama endişelenme, onu içeriden özellikle çıkarıp yaşattığını yaşamadan ölmesine izin vermeyeceğim."
Tekrar buğulanan gözlerini sildi Minho. Parmağı sevdiği adamın kuruyan dudaklarına yol aldı nazikçe. Dokunmaya bile kıyamıyordu şu an... Oysa ki daha birkaç gün öncesinde yıpratana dek öpüyordu... Haksızlık bu, değil mi? Her neyse.
"Çok fazla başka şeylerden bahsettik. Sıra bizde sevgilim... Seni ne kadar özlediğimi bir bilsen... Sesin, neşen, inatçılığın, hırçınlığın, kokun, gülüşün, bir şeyler anlatırken heyecandan parlayan gözlerin... Güzelim, seninle ilgili her şeyi çok özledim, lütfen daha fazla bekletme beni olur mu? Çünkü bunlar olmadan daha fazla kaç gün geçirebilirim bilmiyorum... Her şeye yeniden, en güzel haliyle tekrar başlamışken bu kez de kaybedemem. Bu yüzden, ikimiz de sınavımızı geçelim, olur mu bebeğim?"
Minho, duyduğu ayak sesleriyle gözlerini tekrar sildi. Durgun bir gülüşle sesini gelen doktora duyurdu. "Gitme vakti ha?" Minho, tekrar okşadı sevdiği adamın dudaklarını ve tekrar sevdi yanaklarını. Biraz eğilip fazla yaklaşmadan fısıldadı usulca. "Öpmeyi çok istesem de doktor ikimize de kızabilir, senin iyiliğin içinmiş. Nelere katlandığımı görüyorsun değil mi? Döndüğünde beni defalarca öpmek zorundasın sevgilim."
Doğrulup nazikçe ayırdı elini onun yanağından. Geriye adımlamadan önce de son olmadığına inandığı kez mırıldandı Minho. "Görüşürüz sevgilim. Görüşeceğiz..."
Minho, oradan çıktığında ifadesiz haline tekrar bürünmüştü. Zaten şu an ne hissettiğini de bilmiyordu ki, neye göre herhangi bir ifadeye sahip olmalıydı?
Kenarda diğerleri gibi en ufak bir gelişme haberi duymak için bekleyen Changbin, Minho'nun çıkışını görmesiyle hışımla atıldı üstüne. "Yüzsüz köpek! Siktir git buradan, hangi yüzle onu görebiliyorsun amına koyayım!?" . Ellerini kendinden uzun olan adamın yakalarına sardığında gözlerindeki nefret, belki bir başkasına değseydi oracıkta yakıp kavuracak kadar şiddetliydi. Fakat Minho 'bir başkası' değildi. Tek hamleyle yakasındaki ellerden kurtulup boşta kalan eliyle onu öylesine bir paçavraymış gibi kenara itip Jeongin'in yanına ulaştı. Görmezden gelinen Changbin, az önceki öfkesiyle tekrar ona doğru atılacakken eline uzanan ve parmaklarının arasına dolanan parmaklarla geri döndü. Kendisini nazikçe tutan Felix ile göz göze geldiğinde durması gerektiğini anlamaya başlıyordu.
Felix nazikçe boynuna doladı kollarını gözyaşları içinde. "Lütfen durun artık, kalbim acıyor." Burnunu çekerken söylediği sözün ağırlığına zıt bir mızmızlık vardı sesinde. Bu, Changbin'in sakinleşmesi için yeter ve hatta artardı bile.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gizli Görev || Minsung
FanfictionAjan Han Jisung, gizli görev için adı hiç iyi anılmayan bir üniversiteye ses eğitmeni olarak sızdığında gizli görevini başarıyla tamamlayacağına olan inancını yok eden bir şey vardı... Yanına ortak seçilen gıcık ajan Lee Minho!